“GELİN birlikte Ankara’nın mahalle mahalle, sokak sokak tarihini yazalım” çağrımıza sizlerden gelen iletiler, bilboard, TV ve radyo duyurularımızla yağmurdan sağnağa dönüştü.
Anılarınız, anlatılarınızla, bizi sokak sokak gezdiren iletilerinizle biriken “Ankara’nın sözlü tarihi”, bizi birlikte çıktığımız yolda şimdiden mutlu etti. Elimizden (ve sizlerden) geldiği ve gittiği yere kadar özenle, heyecanla sürdüreceğimiz dizimiz başladığında da, okurlarımızın, okurumuz olsun olmasın Ankaralı’nın işi bitmiyor elbet. Tam tersi, bu kez kentlinin -şükran duyduğumuz- emeğine, bir de sorumluluk ekleniyor bu boyutta. Yazılan “tarih”teki hataları düzeltmek, eksikleri, boşlukları tamamlamak, hatta sürçen lisanı düzeltmek... Hepsi yine sizin takibinizle, özeninizle “daha iyi, daha doğru” olacak. * O nedenle, çok yakında yayınlamaya başladığımızda diziyi okumaya çekilip, yeniden “okur” olmayın. Yine sürdürün “yazar” kimliğinizi... Yani şu anda da, yayına başladığımızda da hep “okur-yazar” olalım. İster bir kaç cümleyle, ister sayfalarca yazarak. Zor değil, yeter ki, “kalmasın elleriniz ellerimizden uzak”... * Bu diziyi de, o tarihi de siz yaşadınız, siz hatırladınız, siz yazdınız. Bu nedenle yayınlayacağımız anı/anlatılar yeni yazıları da kışkırtsın. Devam edin, devam edelim. Hep birlikte yola çıktığımız bu “sokak tarihçiliğimiz”, 32 kısım tekmili birden bir “dizi” kapsamını aşsın, hiç bitmesin belki. Ve tarihimizin “okur”u, bu tarihin bu dönemde “yazar”ı olamayan bizden çok sonraki kuşaklar da olsun. * Biz yaşadık, biz yazarız meselesi... Ki, bu küçük cümle, bu dört kelime, bizim yaşadıklarımızı başkasının yazdığı “resmi tarih”e de en hakiki başkaldırılardan birisidir. Mahalle mahalle, sokak sokak gerçekten yaşananlarla, yitip giden ama hafıza mekanı olarak kalan yerlerle... Bizimki “resmi” değil “sokak tarihi”... Ve Salah Birsel’in -ruhu şadolsun- dediği gibi, “sokak her zaman haklıdır”. BİZE YAZIN YAYINLAYALIM: ysokmensuer@hurriyet.com.tr