Paylaş
Buzdolabının tersi...
Biri buzu, diğeri “kor”u saklar.
Kadınlar, ocaktaki koru külle örterler geceden; ki sabaha canlı kalsın.
Sabah usulca üflerler, kor uykusundan uyanır, ayaklanır, yanar ateş.
Anıları da korur bazen “kül”.
Örter üstünü hatıranın, bazen bir nefes yeter yıllar önceki bir “an”ın, anının yüzeye çıkmasına.
“Gelin birlikte Ankara’nın mahalle mahalle, sokak sokak tarihini yazalım” çağrımız da böyle bir nefes bekliyor zaten.
Çağrımız, önümüzdeki hafta bilboardlarla da sokağa çıkıyor.
* * *
Misal, 30 yıl mı geçti üzerinden...
Piknik’te içilen buz gibi -gerçek- fıçı birası. Soslu-sosisli taze patates kızartmasıydı Ankara. Sanatsevenler’de şairinden şiir dinlemek.
Apple, Met, VAT 69’da Beatles, Pink Floyd, Led Zeppelin, King Crimson, Roling Stones, Cliff Richard, Donovan’la dansetmekti. İlk kez Brubeck’den Take Five ile caz. ‘Satchmo’ ve Fitzgerald’dan ‘Heaven’.
Gar Gazinosu’nda (Allahaısmarladııııık) Zeki Müren’di...
Liselerarası Müzik Yarışması’nda Cem Karaca-Apaşlar ile coşmak.
Pazartesi geceleri ‘Mikrofonda Tiyatro’yu cep radyosuyla yatakta dinlemekti Ankara. Ve AST’ta Rana Cabbar, esmer Nurseli İdiz alkışlamak.
* * *
Islıkla ‘parola melodiler’ çalıp geceyarısı buluşmak; bahçelere dalıp ‘sarı kiraz’ yemekti. Garda geceyarısı ‘ekspres çığlığı’ bekleyip, “saçları samansarısı kirpikleri mavi” kadınlar aramak.
Eymir’de deniz, Çiftlik’te sonbahar, Karagöl’de kış keyfiydi Ankara.
Leylak Sokağı’na başka, Ihlamur Sokağı’na başka kokukarla gelen baharlardı.
Gölbaşı’nda 5 kiloluk aynalı sazanı ateşin üstünde, kararmış tavada kızartmaktı. Çatıda güvercin beslemek. Mahallenin Bobileriyle kestane ağacının altına uzanıp, kent kırlangıçlarının çizdiği bitmez tükenmez dairelere dalıp gitmekti.
20 Yuvarlak Yeni Harman, filtresiz Hisar, siyah Tekel birası, Çubuk Şarabı ve Papazkarası’ydı. Günlerce kalan bembeyaz karda cep kanyağı...
Belediye otobüslerinin grevine kızmayıp, işe yürüyerek gitmekti Ankara. Özerk üniversitelerin anfilerinde ‘Sanat ve estetik’ panellerine katılmak.
Kızılay’da Ulus Sineması’nda ‘Batı Yakasının Hikayesi’ne karaborsa bilet almaktı. Açıkahava’da ‘Keşanlı Ali Destanı’nı sade gazoz içip izlemek.
Delikanlı, gönlübol bir Başkentti Ankara.
* * *
Şimdi, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i bile “Büyük şehir, yaşayan şehirdir. Sokakları 21.00’de susan şehir değil” sitemine iten bir kent.
Sokakları susan, pencerelerine perde inen, dışarıyı biraz ağır işiten...
Paylaş