Amblem nasırı ve Süleyman Efendi

Haberin Devamı

BAŞKENT’in nasırlaşan sorunlarının başında gelen amblemi, yine-yeni bir Danıştay kararı vesilesiyle yazdık.
On yedi yıldır döne döne yazdığımız gibi...
Nasırlaştı, çünkü yıllardır tüm davalara, yasaklamalara karşın inatla aynı minvalde yürütüldü/sürdürüldü.
Ne sivil toplumun gayreti “merhem” oldu bu nasıra, ne yargının “kesip atan”
kararları...
Büyükşehir onca yıl mevzuatı, “hukuk”u dolanarak, “mesele”yi bugüne kadar getirdi.
Bize de, yine nasıra basmak kaldı.
GGG
Geçmişte Atakuleli-camili amblemi iptal eden Danıştay, bu kez de “kedi” logosuna “Olmaz” dedi.
Derken de, kararında çarpıcı bir vurguya yer verdi.
Büyükehir’in Hitit Güneşi’nin yerine Atakuleli-camili amblemi getirdiği kararı İdare Mahkemesi’nin “iptal ettiği”ni de hatırlattı.
Ve bu iptalin, “önceki hukuki durum”un yürürlüğe girmesini gerektirdiğini de vurguladı. Yani, Hitit Güneşi’nin...
GGG
Yani yeni karar, yasaklanan eski Atakuleli-camili amblemden hemen hemen aynen devşirilen, “ikinci yeni Atakuleli-camili” amblemin de kulaklarını çınlatıyor.
Hani, “Sıra onda” gibilerinden. (Ki, onun da davası sürüyor, bkz “Ankara’nın Amblem Davaları Ansiklopedisi”, 17. cilt, 968. sayfa)
Buyrun yeni bir cenaze namazına...
Nereden çıktı cenaze, namaz filan demeyin.
Amblemler de ölür, hatta öldürülür arkadaşlar.
GGG
Peşinen söyleyeyim, Hitit Güneşi’nin peşinde ya da ısrarında değilim. Hele Güneş Dil Teorisi çağrışımıyla filan elbette işim olmaz.
Ancak bir kentin ambleminin değişmesi ve yeniden belirlenmesinin “kente dair, kentliyle birlikte” bir mesele olması gerektiğine inanıyorum.
Bu nedenle de, “tepeden inme” fermanların, kenti/kentliyi yok soyan değişimlerin de simgesi haline gelen bu ambleme -tereddütsüz- karşıyım.
Ki, yüksek yargının iptal kararlarının önemli bir bölümü de bu “tepeden inme” hale, yerel mevzuata aykırı uygulamaya karşı hükme bağlandı.
GGG
O nedenle diyorum ki, bu amblem meselesi artık Başkent’in nasırıdır.
Yılların aymazlığının, inadının bağladığı kabukla, bir tür zırhtır da bu nasır.
Onca yıl yasadışı olmasına rağmen “asılı kalmıştır” sokakta, caddede, kentin her yerinde, hatta sık sık ana gündeminde...
 Ve Orhan Veli’den mülhem, kunduramız vurmadığı, davalar vurmadığı zamanlarda anmıyoruz bu nasırı.
“Hiç kimseden çekmedi nasırından çektiği kadar” diyerek, “Yazık oldu Süleyman Efendiye” diyor ya Orhan Veli.
Hepimizin göbek adı Süleyman Efendi bu mevzuda.

 

Yazarın Tüm Yazıları