Pursaklar’da bir otomobil refuje çıkıyor. İki kişi yaralı, içinden çıkartmaya çalışıyor ekipler. Millet toplanıp, çoluk çocuk 45 dakika seyrediyor. “Film”i... Zaman geçtikçe kimi esniyor, kimi “uzun oturuyor”... Ama seyretmeye devam. Biri çekirdek satsa, tam olurdu ama... Kaza bu, nerede, ne zaman geleceği bilinmez. Denk gelmedi demek. * * * Eskiden inşaatları seyretmek isterdi de insanlar. Etrafı kapatılırdı, kalaslarla, tahta perdeyle. Ya içerde ne olduğu bilinmesin diye. Ya seyredenler birisi düşmesin temele... Ama bir kaç budak deliğini denk getirip, yine de seyrederdi kentli inşaatı. Dakikalarca, hatta saatlerce... Sevgi Soysal’ın “Yenişehir’de Bir Öğle Vakti” romanında, kahramanlarını Kızılay’da kesilen bir kavak ağacının başında buluşturması gibi. Kesilen, sonra kökü sökülen kavağı seyrediyorlardı insanlar saatlerdir, hep birlikte... İnşaattan, kavaktan, ağaçtan “mevzu” üretip, bazen bir kaç kelime konuşuyorlardı aralarında: “Kavakların hepsini keseceksin azizim, alerji yapıyor...” “Adam ne temel atmış, yerin 7 kat dibine indi valla...” * * * Al gözüm seyreyle Salih... Bakıyoruz, bakınıyoruz hep. Şehre bakıyoruz, caddelere, sokaklara, kaldırımlara... Bazen hiç görmeden, o yorgun alışkanlıkla. Bakıyoruz da... Herodot’un asırlar önce dediği gibi, kulaklarımıza gözlerimizden daha fazla inanıyoruz. Yine, hala...