Paylaş
Ancak önce, anladığım/bildiğim haliyle “akil” nedir, biraz onu açmam gerekli.
Çünkü meselenin fazlasıyla “balıklama” tartışıldığını düşünüyorum.
* * *
“Akil adam”, geçmişte de kulağımıza çalınmış bir adlandırma...
Ömrünün tam 42 yılını kan davalarında, kız kaçırmalarda, aşiretler arasındaki husumetlerde “arabuluculuk”la geçiren, kurduğu “Barış Komitesi” ile 500’e yakın “vaka”yı sonuçlandıran, Diyarbakırlı kanaat önderi Sait Özşanlı, mesela.
Hayata, Özşanlı ile aynı yıl, 2009’da veda eden, 90’lı yıllarda TBMM’ye DYP Erzurum Milletvekili olarak giren Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat da, ilmi-irfanı, dervişan tarzıyla bir çok çevrede “akil adam” olarak anıldı.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel için de kullanıldı bu tabir... Kendi siyasi menzilinde, bir çok insan için akildi.
Siyasi yasaklı olduğu dönemde bile, “bir bilen” mahlasıyla başvuru referansı oldu. (Siyasal yaşamına 1960 darbesinden sonra Adalet Partisi’nde (AP) başlayan Demirel, bugün de farklı bağlamda, tüm darbelere yaşayarak tanık olan “bir bilen”dir)
Neyse... Elde var, “arabulucu”, “kanaat önderi” ve “bir bilen” nitelemeleri...
* * *
Peşinen rıza göstermeyip, anlamaya gönlü olmayanları bir yana bırakırsak...
“Akil insanlar”a, terminolojik olarak eksik ya da fazla anlam yükleyenler de var.
“Akil”i, dar anlamda olanca soyutluğuyla sadece “akıllı” diye özetlemek, eksik bir bakış açısı...
Bir yönüyle de, “Akil İnsanlar” listesinden isim cımbızlayıp, “Aklını sevsinler” diye “ti”ye almanın kestirme yolu. (“Akıllım” bizde çok kullanışlı bir küçümseme, alay sözcüğüdür malum)
Oysa “akil”e, “akıllı”dan önce, “aklı eren” nüansında yaklaşmak, daha akıllıca olabilir.
Mevzu barış süreciyse mesela ve -ilkokul hocalarımızın kulakları çınlasın- “akil”i bu yönüyle cümle içinde kullanırsak; “Barışa aklı eren/aklı yatan insanlar” vurgusu daha bereketli.
Üzerine, “kanaat önderi” tanımlamasını da, “aklıselim/hissiselim” kıvamında eklersek, kanımca bu adlandırmanın daha yakınına gelir, daha derinine ineriz.
Bu özellikleriyle, söyleneni -gönül kapısı açık- dinleyen, dinlediklerine itibar edip kayda alan ve söyleyecek sözü olandır, “akil”.
“Alaylı”sı da olur, “mektepli”si de...
Tarafsız olması, aklını-fikrini askıya alması da gerekmez, barıştan yana tavır alması yeter.
* * *
Benim anladığım “akil insan” böyle bir şey.
Yerel demokrasi, yerel yönetimlerde, yerel komisyonlarda etkili sivil inisiyatif açısından, “akil insanlar” meselesine girmeden önce, son bir parantez açayım.
Barış adına oluşturulan komisyondaki 63 kişiden “hangisi akil” münazaralarına, “Listeyi ben yapsaydım...” heveslerine girmeyeceğim.
Bu meselede, o insanlara tek tek nasıl baktığımız da çok önemli değil. Onların birbirine nasıl baktıkları da...
Hep birlikte nereye baktıkları önemli.
Kendi aklımca herkesin uzlaşıp bağrına basacağı bir akil liste hazırlamaya kalksam, Adile Naşit, Münir Özkul, Perihan Abla, Süper Baba’dan öteye gidemem.
“O adam”, “bu adam”dan çok, barış adına atılan “adım” ilgilendiriyor beni...
Otuz yılı “savaş muhabbeti”yle geçen bir ülkenin, bu vesileyle barış sohbetine akıl yorması bile, başlı başına akil bir haldir.
* * *
Yarın, yerel yönetim açısından Akil İnsanlar Komisyonu meselesine değinmeye çalışacağım.
Paylaş