Adı kaldı yadigar

ON beş yıl önce başlayan süreçle birlikte, Ankara'da amblem, sokak isimleri filan değişince.

Nazım Hikmet heykelinin kaldırılması, yerel seçim vaatleri arasına girince...

Haberin Devamı

Kızılay'ın ismi de değişir mi, demiştik esprili muhabbetlerde.

Hani ayın başındaki "Kızıl" meselesi.

Heyhat, "Eski bolşeviklerden kim kaldı" vakası şiir bile olunca...

Gerek kalmadı.

* * *

Ama Kızılay çok değişti.

Hatta cismi gitti, ismi kaldı yadigar.

Ve Kızılay, artık bir mekanı değil, bir kuşağı hatırlatıyor bana.

O merkeze ismini veren eski Kızılay binasını yaşayan kuşağı.

Gökdelende, Set Kafetarya'lı buluşmaları.

Piknik'i, elbette Piknik'i, ilk fıçı birasını.

Şiir dinletileri, izdihama dönüşen Sanatsevenler'i.

Ulus Sineması'nı ve Büyük Sinema'yı.

Sahafları, eski plakçıları, Goralı sandiviçleriyle gül gibi geçinen özenli pasaj esnafını.

Kitabın, her türden derginin, en bulunamaz müzik kasetlerinin merkezi Zafer Pasajı'nı.

Ulus'tan gelip de, Çankaya'ya kesintisiz uzanan bulvarını.

Güvenpark'ın havuzuyla serinliğini yüze serpeleyen ihtişamını.

Ama asıl meydanını, meydanını...

* * *

Haberin Devamı

Serçe, sığırcık salkımlı ağaçlarını da özledim, merkezindeki.

"Bıcırtı korosu"ydu onlar, üç mevsim.

Evet, üzerimize pislerlerdi her seferinde.

Özellikle, Kocabeyoğlu Pasajı'nın gümrüğüydü orası sanki, sığırcıklar gümrük görevlisi.

Vize almak için, ya başına ya omzuna...

Yakınmazdık, belki de şans getir(ir)diler.

Sonra, nasıl oldu, nasıl, adım adım...

Parmak kadar sığırcıkları, serçeleri kovdular ağaçlarından.

Bu da, Kızılay'da "kentsel dönüşüm" mü diyeyim.

Ve biz dünyanın yıkılışına 3 kez tanık olan Anka gibi sessiz izledik, Kızılay binası, meydanı yıkılırken.

Şimdi gökdelenin akıbeti tartışmada.

Yarın devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları