Paylaş
Diplomat bir fakih, Ebu Hamza el-Hârici (ölm. 130/747), İslam'ı yozlaştıran Emevi krallığının mimarlarından birinin yönetimini ve kişiliğini anlatırken şu ibret dolu sözleri söylüyor: ‘‘Hz.Peygamber tarafından hem kendisi hem de babası lanetlenmiş bir adamdı. Allah'ın kullarını havel, Müslümanların mallarını düvel, Allah'ın gönderdiği dini değel yaptı. Sonra da yok olup gitti...’’ (bk. Câhız; el-Beyân ve't-Tebyin, 2/123)
Bu sözdeki ürpertici gerçeği görmek ve gereken dersi çıkarabilmek için, Ebu Hamza'nın kullandığı üç kilit kelimeyi tanımamız gerekiyor. Havel, düvel, değel. İşte bu kelimeler, İslam'ı, Cenabı Hakk'ın gönderdiği din olmaktan çıkarıp bir siyasal, ırksal ve ekonomik sömürünün kutsal aracı haline getiren zihniyet ve soyun (Kur'an bu zihniyet ve soya 'lanetlenmiş zihniyet-soy' diyor) kimliğini deşifre etmekte ve gelecek zaman boyutlarına ışık tutmaktadır. Elbette ki tarihten ders almak ve o dersin gereğini yerine getirmek niyetinde olanlar için...
Dini, insanları sömürme ve hegemonya altında tutma aracına dönüştürenlerin bunu yaparken ortaya koydukları tablonun üç görünümünden biri olan havel, köleleştirmek demektir. Dini Allah'ın iradesinin dışına çekerek insanı sömürme ve kahır altına alma kurumuna dönüştürenler, ilk iş olarak Allah'ın kullarını köleleştirirler. ‘‘Bize köle olun, sizi cennete götüreceğiz’’ diyerek... Kur'an, bu köleleştirme zulmüne yenik düşmemenin reçetesi olarak iki temel buyruk vermektedir. İlki ve en önemlisi şudur: Raiyyeleşmeyin, yani davar sürüsüne dönmeyin! Bakara suresi, 104. ayette verilen bu buyruk, İslam tarihinde ilk kez bu satırların yazarı tarafından gerçek anlamıyla gündeme getirilmiş ve ‘‘Yeniden Yapılanmak’’ kitabıyla detayları verilmiştir. Bunu söylemek benim hem hakkım hem de görevimdir.
Raiyyeleşmemek, yani davar ve köle sürüsüne dönmemek isteyen bir toplumun yönetimi şûra ve bey'at üzere olacaktır ki, bu da reçetenin ikinci önerisidir. Şûra, bir Kur'ansal terim olarak, yönetenlerin yönetilenleri, yönetilenlerin de yönetenleri denetleyebildikleri bir sistemi ifade etmektedir. Şûra, saltanat dincilerinin iddia ettikleri gibi ‘‘padişahın danışmanlar tutması’’ değildir. Şûra ve bey'atın günümüz dünyasındaki terminolojik adı, cumhuriyet ve demokrasidir. Emevi kalıntısı sömürücülerin İslam'ı neden cumhuriyet ve demokrasi karşıtı ilan ettiklerini buradan hareketle anlamak çok kolaydır. Onlar için demokrasi, tam tepe noktaya oturuncaya kadar kullanılabilecek bir ‘‘müstekreh vasıta’’dır. İş bitince kaldırılıp atılır ve bir daha ağzına alanın anası ağlatılır. Daha önce yağcılık ve yalakçılık yaptığına bakılmadan...
Dini kin ve saltanat aracı yapan zihniyetlerin zulüm göstergelerinin ikincisi olan düvel, halkın malını saltanat elde etmek için kullanmak demektir.
Din adına insanlık suçu işleyen politikaların, Kur'an tarafından ısrarla gündeme getirilen zulümlerinin alameti farikası, sergilenen zulüm ve sömürünün, aldatılan halka finanse ettirilmesidir. Bunun içindir ki Kur'an, insanoğlunun maruz kalabileceği zulmün en kahırlısı olarak Allah ile aldatılan kitlelere yapılan zulmü göstermektedir. Ve bunun içindir ki biz, Kur'an'a dayanarak şunu rahatlıkla söylüyoruz: Sahte dinin sömürüsü pahasına ‘‘dindar’’ olmaktansa, dinsiz kalmayı tercih edin! Çünkü bu takdirde hiç değilse gerçek dini bulma ümidiniz canlı kalır. Kimseye zor veya garip gelmesin, Kur'an'ın yolu ve buyruğu budur. Allah'ın elinden çıkmamış bir ‘‘din’’in canı cehenneme!.. Cehenneme gidesi böyle bir ‘‘uydurulmuş din’’, halkın malını düvel, yani saltanat ve hegemonya aracı yapmanın ötesinde hiçbir değer üretmez.
Uydurulmuş dini sömüren odakların, tarih boyunca, etkiledikleri toplumların servet ve imkânlarını akıl almaz bir biçimde ele geçirmelerinin nasılını ve niçinini, bu gerçeği dikkate alarak bir kez daha düşünün!..
Zulmün üç göstergesinden üçüncüsü olan değel ise ‘‘bir değeri veya kurumu pusu kurmak amacıyla kullanmak’’ demektir. Dini saltanat ve baskı aracı yapan zihniyetler için din, daima bir ‘‘dokunulmaz ve teftiş edilmez sığınak’’ olarak kullanılmıştır. Bu sığınak, dinin kutsal kavramlarıyla parlatılmış maddelerle sıvanır ve hiçbir kuvvet, bu ‘‘sıvanmış bölgeler’’den içeri girmeye cesaret edemez. Çünkü kutsal zırha dokunmayı aklınıza getirdiğiniz anda aforoz ve tekfir (kâfir ve dinsiz ilan etme) mekânizmaları acımasız bir biçimde çalışmaya başlar ve doğduğunuza pişman olursunuz.
Dini değel yapan zihniyetlerin ‘‘kutsal malzemeler’’i kullanarak ördükleri pusu yerine girebilmenin yolunu-yöntemini gösteren tek rehber Kur'an'dır. Bunun içindir ki, dini sömürenlerin Kur'an'dan duydukları rahatsızlık, dinsizliği sömürenlerin duydukları rahatsızlıktan birkaç kat daha fazladır. Çünkü Kur'an, havel-düvel-değel üçlüsünün vücut vereceği felaketlere karşı kesin etkili çareler önermiştir. Bunlar, sahte dinin ocağına incir diken çarelerdir. Bunlar, ‘‘nuru tamamlayan’’ ve ‘‘dini tümden Allah'ın kılan’’ çarelerdir.
Bilmem beni anlıyor musunuz, ey dinin perişanlık aracı yapılmasından şikâyeti olanlar!..
Paylaş