Yaşar Nuri Öztürk: Yargıtay Başkanı’nın ‘çıplak uyarı’sı (2)

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Sami Selçuk'un ‘‘olay konuşma’’sında bana göre, inandırıcılık ve objektiflik niteliklerini zedeleyen altı çizilesi birkaç nokta daha vardır. Onlara da değinmek istiyorum.

1. Hukukun üstünlüğü, hukuk devletinin bir tür alternatifi gibi verildi. Bu bence doğru değildir. Hukukun üstünlüğü, hukuk devletinin bir niteliğidir. Hukuk devleti olmak, hukukun üstünlüğünü peşinen benimsemiş olmaktır. Hukuk devletinde hukukun üstünlüğü niteliğine aykırı şeyler varsa, bunlar eleştirilir, ama hukukun üstünlüğü bir alternatif olarak hukuk devletinin karşısına dikilmez. Dikilirse bu, bilim adamı bir hukukçu imajı için hoş olmaz. Böyle bir tavır, hukukçu-bilgin tavrından çok, politikacı tavrı olur.

2. Laiklik ve laikçilik karşıtlığı söyleminde de aynı tavır var. ‘‘Laikçi’’ diye bir terim ve kavram, hukuk ve felsefe literatüründe henüz oturmuş değildir. Daha çok bir politikacı söylemidir. Ve herkes bilmektedir ki bu söylem, cumhuriyeti din adına eleştirenlerle ‘‘İkinci Cumhuriyet’’ teranesiyle eleştirenler tarafından kullanılmaktadır.

Türkiye'deki laiklik uygulamaları eleştirilebilir ama ‘‘Türkiye laik değil, laikçidir’’ demek bilim-hukuk bazında yakışıksızdır. Kenar mahallelerde çıkarılan ‘‘klik dergileri’’nde rastlanan radikal-politik üslupları anımsatıyor. Yüksek yargı organı başkanının politik konuşma yaptığı izlenimini uyandırıyor. Örneğin bende uyandırmıştır.

3. Mevcut Anayasa'nın ‘‘meşruiyet dışı’’ ilan edilmesi, özellikle yüksek yargı organlarından birinin başının ağzından olunca bence bir skandaldır. Cumhurbaşkanı dahil tüm devlet erkánının bu söylenenleri dinleyip alkışlaması, hiçbirinin yerinden kıpırdamaması da çok şaşırtıcıdır.

Vatandaş sormaz mı: Ey zevatı kiram! Siz, gayri meşru Anayasa'nın gayri meşru erkánı mısınız? Öyle değilse, bağlı olduğunuz Anayasa'nın gayri meşruluğunu ilan eden bir konuşmayı böylesine hararetle ne diye alkışladınız?

* * *

Ertesi günü, Sayın Başbakan'ın ‘‘Anayasa'yı değiştireceğiz’’ yolunda alelacele beyanat vermesi ise ayrı bir garabettir. Devletin adına da bir zaaftır.

Daha önceleri neredeydiniz Sayın Başbakanım?

Anayasa'nın güllük-gülistanlık olmadığını hepimiz biliyoruz. Tamam da bir hukukçu, kendisine ‘‘yüksek yargı organı başkanı’’ unvanını kazandırmış bir Anayasa'yı ‘‘gayri meşru’’ ilan etmeyi bir ‘‘hukuksal-bilimsel eleştiri’’ sayacak kadar hukuk bilmez veya ‘‘tepesi atmış’’ olabilir mi?

Sayın Başkan'ın bu tespiti bence, hukuk açısından takibe alınması gereken bir tespittir. Sayın Başkan şunu yapsaydı, fikrine katılmamakla birlikte ben de alkışlardım. Ve belki de birilerince ‘‘kahraman’’ ilan edilirdi. 1982 Anayasası'nı meşru bir anayasa olmamakla itham eden cümlesinin ardından, salona derdi ki: ‘‘Böyle bir Anayasa'nın verdiği yetkileri kullanarak Yargıtay'ın başında kalmak, bu meşruiyet dışılığı onaylamak demektir. Ben bu onayı vermek istemediğim için şu anda huzurlarınızda görevimden istifa ediyorum.’’

Sayın Başkan, ‘‘Ben yokluk'tan değil, butlan'dan söz ettim. Anayasa'yı yok saymadım. O halde koltuğumda oturabilirim’’ yolunda oyunlarla kitleyi tatmin edemez.

Evet, Sayın Başkan! Siz o cüppeyi giyme ve o kürsüde devlet erkánına kendinizi alkışlatma imkánını veren bir Anayasa'yı gayri meşru ilan etmenizin ardından iki yolunuz vardı. Ya oracıkta istifanızı ilan ederek sizin gibi düşünenler nezdinde ‘‘kahraman’’ olmak, yahut da o beyanınızın ardından görevinize devam ederek kamu nezdinde ‘‘ucuz kahraman’’ olmak.

Siz ikincisini tercih ettiniz. Şimdi lütfen bana söyler misiniz:

Bir yurttaş olarak ben sizi artık, Yargıtay'ın ‘‘meşru’’ başkanı nasıl sayabilirim? Daha da önemlisi, ben size artık nasıl saygı duyabilirim?



Yazarın Tüm Yazıları