Yanmak ve uyanmak

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

‘Hamdım; yandım, piştim’’ diyor Mevlâna Celaleddin Rumi.

Varlıktaki genel oluş sırrıyla büyük ruhlardaki özel eriş sırrını aynı anda ifade eden ölümsüz sözlerden biridir bu... Mevlâna gibi ölümsüz bir sözdür.

Hamlıktan pişmişliğe, tohumdan filize, filizden çiçek ve meyveye, kaba kütleden yontulmuşluğa geçiş, yolcuları kadar yolları da yürüyen hayatın her an yeni bir menzile ulaşma aşk ve iradesinin sergilenişidir. Bu, halden hale, merhaleden merhaleye geçiş, diğer varlıkların aksine insanda, ‘‘kendini fark eden değişme’’ olarak yürür.

İnsandaki şuurlu yol alışın göstergesi ıstıraptır. Bu yüzden Mevlâna, insandaki oluş ve erişi ‘‘yanmak’’ diye niteliyor. Taş-toprak da yanar ama onların yanışı ıstırap değildir; çünkü onlar şuurlu değillerdir. Yani onların ‘‘ben’’i yoktur.

Yanışsız bir oluş insana göre değil. Ve yanışsız bir eriş büyük ruha göre değil. Büyük ruhtaki eriş, mirasyedilik, vurgunculuk, dilencilik ve beleşçilik kabul etmiyor.

Yanışsız ulaşılan zevkler aşk olmuyor. Yanışsız elde edilen kadın, sevgili olamıyor, sadece ‘‘kadın’’ oluyor.

Aşk, vuslatı hep dağın arkasında tutar ki âşık biraz daha yanabilsin. Çünkü o yanış, âşığın eriş menzilini yüceltmektedir. Arzuladığınızı kollarınıza teslim eden bir sevda aşk değil, et ve kan hoşnutluğudur.

Yanışsız işlenen günahların bile zevki yoktur. Yanışı olmayan yüzlerde nur, gözlerde fer göremezsiniz. Yanışsız elde edilmiş servetlerle beslenenler insan olamıyor; insan görünümünde hayvan oluyor.

Yanışı olmayan ibadetler Hakk'a vardırmıyor, sadece nefsi oyalıyor. Yaratıcı ruhların, yanışın eşlik ettiği günahları yanışsız ibadete tercih etmeleri bundandır. Onlar hep şöyle yakarmışlardır: ‘‘Tanrım! Şikâyetçiyim o ibadetten ki, bana doymuşluk, kendini beğenmişlik duygusu verir, kutsarım o günahı ki senden özür dileme, sana sığınma arzusu getirir.’’ (İranlı Sadi).

Yaratan karşısında boyun büktürüp gözyaşı döktüren günahları, ukalalık ve tamlık duygusuna götüren ibadetlere tercih edin. Çünkü birincisinde yanmak, ikincisinde aldanmak vardır.

Allah'a tamlık ve kemal kapısından gitmeye kalkan, yolda kalır; Allah'a boyun büküş ve gözyaşı döküş kapısından gitmeye bakın. O kapı yolda bırakmaz. Çünkü o kapıda yanışa bağlı bir eriş vardır. Kemal ve tamlık yolu, iddia ve gurur yoludur; o yoldan Hakk'a gidiş, cambaz ipinden Çin'e gidişe benzer.

Yanmak, gerçek uyanışların anasıdır. Yanışsız uyananlar, gerçek ayıklığa ulaşamazlar, uyurgezer olurlar. İsrailoğulları, yanarak uyanmış bir kitle olduklarından asırlardır dünyayı avuçlarında tutuyorlar. İsrailoğulları'na hep ıstırap veren çöl, Arap'a bol petrol verdi de ne oldu!

Mirasyedilik ve hazırcılık, toplumları insanlık kervanının en arkasına atıyor. Çünkü hayat, yolu kapatmamak için, yan yatan ve hazır yiyenleri kervanın daima arka tarafına koyar.

Tanrı bize petrol vermedi diye yakınmayın. Petrol verdiklerinin hali ortada. Tanrı, bizim uyumamızı da istemedi, uyuşmamızı da... Bize, uyku ve uyuşukluğa yenik düşürmeyen bir nimet gerekirdi; Tanrı bize onu verdi. O nimet, cumhuriyettir. Bedava bulanlar kıymetini bilmeseler de cumhuriyet, bu yüzyılda İslam dünyasına verilmiş nimetlerin en büyüğüdür.

Büyük yanışların karşılığı olarak elde edilmiş bir eriştir cumhuriyet. 253 bin şehit Çanakkale'de, 20 bin şehit Kurtuluş Savaşı'nda. Öylesine ağır yanışların getirdiği bir uyanış olan cumhuriyet, mirasyedi-beleşçilerin yaygarasıyla kâbusa dönmez.

Türkiye'ye, 21. yüzyılda tevhidin en büyük kalesi olma kaderini layık gören yüce Mevla, her türden mirasyedi yaygarasını, cumhuriyetin yeni oluş ve erişler elde etmesinde, ‘‘yakıt’’a dönüştürecektir. Allah'ın vaadi haktır. Elverir ki, daha iyi pişebilmek için yanabilme gücünüzü koruyun!..



Yazarın Tüm Yazıları