Yaşar Nuri Öztürk: Muhammed İkbal'i tanımalıyız

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

21 Nisan, şair-düşünür Muhammed İkbal'in ölüm yıldönümüdür. 1938'de öldü İkbal.

İkbal, ortak kanıya göre 20. yüzyılın, bana göre son yedi yüzyılın en büyük İslam düşünürüdür. Ben ona, ‘‘Kuran dininin vicdan adamı’’ diyorum. Ve şunu söylüyorum: İkbal'i tanımadan İslam adına mutlu ve başarılı bir gelecek kurmak çok zordur.

İkbal, bunu söylememizi haklı gösterecek bir çile çekti ve bir ‘‘eser’’ bıraktı. Bu çileyi çekip bu eseri bırakırken İkbal'in bir tek düşmanı ve belası olmuştur: Kuran dinini keyfine, beyinsizliklerine ve çıkarlarına alet ederek yozlaştıran ve dünyanın önünde rezil eden dinci karayobaz... Yani, İslam'ın ve Müslümanlar'ın 12 asırlık kara belası ve kara talihi...

Bugün Müslüman ve gayrimüslim kitlelerin ittifakla ‘‘yüzyılın en büyük Müslüman düşünürü’’ diye anıp yücelttiği İkbal, daha düşünce hayatının ilk günlerinde, kara bela karayobaz tarafından resmi fetva ile ‘‘káfir’’ ilan edilmişti.

* * *

İkbal'i bir köşe yazısında anlatmak mümkün değil. Ben onu biraz olsun anlatabilmek için ‘‘Yeniden Yapılanmak’’ kitabımda 32, ‘‘Hallác-ı Mansûr ve Eseri’’ kitabımda 72 sayfa yazdım. Ve ‘‘Yeniden Yapılanmak’’ kitabımda İkbal'i anlatan bölümün adını şöyle belirledim: Muhammed İkbal'i Tanımalıyız.

Şimdi, anılan kitaplarımda yazdıklarımın başlıklarını esas alarak İkbal'in kişiliğine ve düşünce dünyasına yaklaştırıcı birkaç cümle vereceğim.

İkbal, İslam'da Kuran'a dönüşün en saygın ve yetenekli temsilcisidir. Akıl-iman-aşk üçlüsünü barıştıran bir sistemin kurucusudur.

Istırap ve eylemle olgunlaşmış özgür ve atılgan benliğin, mevcut posa kabullere isyanını, tekámülün motor gücü olarak görmektedir. Eskiyi ilahlaştırmayı Kuran'ın bir numaralı düşmanı ilan etmekte, bu düşmanı, İslam içinden besleyen zararlı ve zehirli iki unsura dikkat çekmektedir: Mollaizm (dini küflü molla kafasıyla algılamak) ve softaizm (dini tarikat saplantısıyla dejenere etmek).

Allahın muazzez ve mübarek dinine en büyük kötülüğü yapan bir musibet olarak gördüğü karayoboza hücumları, ilk şiirlerinden başlar, anıt eseri Cavidname'nin sayfalarını doldurarak devam eder. İkbal, karayobazı, Hint-Pakistan geleneğinde anıldığı şekliyle molla diye anmakta ve onu mutluluk ve güzelliğin temel engeli saymaktadır. İşte birkaç satır.

* * *

- Hakk'ın dini, káfirlikten daha kötü bir adla anılır oldu; çünkü molla, káfir üreten bir mümindir. Bizim gözümüzde çiğ damlaları deryaya dönüşüyor; mollanın gözünde ise bizim deryamız bir çiğ damlasıdır. Bu din satan adamın hileleri yüzünden Cebrail'in bile inlediğini gördüm. Onun gönlü, hakikate göklerin ötesine kadar uzaktır. Peygamber'in dininden onun nasibi yoktur. Yıldızları olmadığı için onun göğü simsiyahtır. Görgüsü azdır onun, zevksizdir o, gevezedir. Ümmet onun lakırdıları yüzünden parça parça oldu. Medrese ve molla ile Kuran'ın sırları arasındaki ilişki, kör doğmuş biri ile güneşin ışıkları arasındaki ilişkiye benzer. Káfirin dini, savaş planları yapmaktır, mollanın dini ise ‘‘Allah yolunda’’ diyerek fesat çıkarmaktır.'' (Cávidnáme, beyt: 681-688). ‘‘Mollanın tabiatında çekişme ve safsata esastır. Onun görevi milletlere ve dinlere pislik bulaştırmaktır. (Cávidnáme Şerhi, 214). ‘‘Mollanın cenneti şarap, huri ve oğlandır; hür benliklerin cenneti ise sürekli yürüyüştür.’’ (Cávidnáme, 1100-1102). ‘‘Mollanın namazında Hakk'ın ne celali vardır, ne de cemali. Mollanın ezanı bize seher vaktini bile bildirmez.’’ (Darb-ı Kelim, 12). ‘‘Gel, bu ümmetin işini bir yoluna koyalım. Kentin mescidinde öyle bir haykıralım ki, mollanın göğsündeki yürek erisin!’’ (Armağan-ı Hicaz, 57).

Hayatı boyunca ruhundaki yaratıcı fırtınaya dost olacak benlikler aradı. Son nefeslerini, ‘‘Benim bu özlemime cevap olacak, benim ezgilerimi dünyaya yayacak yeni bir benlik gelir mi, gelmez mi?’’ mealinde bir dörtlük okuyarak veren İkbal'i saygı, şükran, minnet ve rahmetle anıyor; onun sevdasına gönül vermiş bir öğrencisi sıfatıyla aziz ruhuna, gönlümün derinliklerinden kopan şu dörtlükle sesleniyorum:

‘‘Günler geçer de ey ruh, yeni bir devran görünür

İklim-i Hüda'dan toprağa ferman görünür.

Bákidir aşkın kadehinde o iksir-i Hû!

Destûr iner, ‘‘Nuri’’ diye bir kalb-i sûzan görünür!’’



Yazarın Tüm Yazıları