Paylaş
Dinden-imandan-mukaddesattan en çok söz edenler, bu değerleri fütursuz biçimde maddî çıkara, siyasete, servete tahvil eden dinci takımı olmuştur. En cilalı, en hararetli din nutukları onlardadır ama dinin temel amacı olan ahlaktan en az nasibi olanlar da onlardır.
Dinin temel düşmanları olan yalancılık, kamu hakkı talanı, iftira, insana kötülük (diri diri insan yakmak dahil) bu dinci takımın sıradan eylemleri olmuştur. Son otuz yıl boyunca ekranlar bunların rezillik ve sefillikleriyle reyting rekorları kırdı.
Menfaatleri için çiğneyemeyecekleri ahlak ilkesi, çamur atmayacakları haysiyet, rencide etmeyecekleri hak söz konusu değildir.
Özellikle iftira, bunların baş ibadeti, birinci dereceden siyasal sermayeleridir.
Tam bu noktada, Müslüman halkımızın şu Kur’ansal gerçeği aklından çıkarmamasını öneriyorum:
Kur’an, bu ümmetin, öz Peygamberi’nin eşine zina suçu iftirası attığını bize uzun uzun anlatmaktadır. Bunu sebepsiz göremeyiz. Kur’an bu yolla bizi, Müslüman ümmetin zaaflarından birine karşı uyarmaktadır.
İftira atma zaafı, siyaset dincisi ekiplerde şaşmaz bir kişilik yapısına dönüşmüş bulunuyor.
Bu kafanın ve bu çürümüşlüğün, İslam dünyasını, o arada Müslüman Türkiye’yi getirdiği yer ortadadır.
Şimdi takla atıp bağırıyorlar:
“Müslümanlara kötülük ediliyor, saygı duyulmuyor, Müslümanlar zararlı varlıklar gibi itiliyor, kakılıyor...”
Doğru.
Ondan ben de mustaribim, ama elimizi vicdanımıza koyup da düşünelim! İslam yaftası altında sergilenen insanlık ve İslam dışı onca kötü örnekten sonra ne bekliyorduk?
İslam Peygamberi’nin elbisesini, sakalını din yaptık ama ahlakını din yapamadık.
İşte, temel facia noktamız budur. İslam’ın getirdiği evrensel ilkeleri din yapmak yerine, İslam’ın geldiği dönemin Arap örflerini din yaptık. İşlediğimiz en büyük günah, ayağımızı kaydıran en büyük yanlış da budur...
Onlarcasından bir örnek vereyim:
Hz. Peygamber, kamu malını talan edenlerin cenazesine gitmezdi dediğimde, bana neler yapıldığını dünya âlem biliyor. Bu gerçeği duyurmamdan ilk ve en çok rahatsız olan, bu ülkenin iki katrilyon lirayla kotarılan Diyanet Teşkilatı oldu.
Allah ile Aldatmak kitabım, bu ibret verici serüvenin ayrıntılarını milletimizin önüne koymuştur.
Tıraş olmayanları din dışı ilan etmekten çekinmeyenler, milletin malını talan edenlere ilişkin İslamî ilkelerden tek kelimeyle söz etmediler. Edenleri de çamurlayıp etkisiz kıldılar.
Babası, hatta dedesi yaşındaki hocasının elini sıkan kızlarımızı, yıllarca, ‘günah işlemek’le, hatta ‘İslam’a ihanet’le suçlayabilenler, Irak sokaklarında ırzlarına geçilen 11-12 yaşlarındaki kızlı-erkekli çocukların katilleriyle aşna-fişna olmakta, onlara açık veya örtülü biçimde destek vermekte hiçbir beis görmediler.
Allah ile aldatan dinciliğin bu ikiyüzlü psikolojisi, çok yıkıcı bir kişilik yozlaşmasına yol açmıştır. Bu yozlaşmanın çok kahırlı örneklerine tanık olmaktayız. İşte bir tanesi:
Irak’ta Müslüman çocukların ırzına geçen Haçlı katilleri kınayalım diye TBMM’ye getirilen ‘kınama önergesi’ne karşı çıkanların, sıkma baş uğruna yani bir metre bez için nasıl velvele kopardığını dünya biliyor. Başı açık ve modern tavırlı diye, kendi vekillerini nelerle itham edip (söylemeye dilim varmıyor) istifasına yol açtıklarını da hep birlikte gördük.
Peki, Müslüman mazlumların ırzları, kanları, malları, bir metre kumaştan daha mı önemsiz?
Elbette ki, hayır!
Bilenler biliyor ki, bu dinin bizzat Peygamberi, insanın kanının, ırzının, malının, haklarının, bırakın kumaşı-bezi, Beytullah’tan bile daha kutsal olduğunu dünyaya ilan etmiştir.
Siyaset dincileri ne yapıyor? O kutsalları çiğneyenleri kınamak isteyenlere ‘ABD sinirlenir’ gerekçesiyle karşı çıkıyorlar. Sonra da kalkıp ‘Saçımızın teli göründü, günaha girdik’ diye millete ve devlete karşı fesat tezgâhları kurup ortalığı birbirine katıyorlar.
Akıl ve insanlık bu anlayıştan yana nasıl olacak?
Asırlarca tartışılmış küçük ayrıntıları dinin-imanın temel meselesi yaparak Müslümanları kavgaya sokmakta hepsi yekta, hepsi şeytana taş çıkartacak kadar kurnaz. Ama Müslümanların Haçlılara karşı hukukunu korumak söz konusu olduğunda hepsi sus pus. Keşke sadece sus pus olsalar. Hepsi Batı meddahı, hepsi Haçlı destekçisi...
Müslümanlar bu ekiplere nasıl ve niçin güvensin?!
Diyeceksiniz ki, kandırılıyor, besleniyor ve böyle olunca da güveniyorlar. Ben de derim ki, eğer bu halk, böylesine çürümüş bir riyakâr zihniyete güveniyorsa Allah’ın gazabına uğrayıp belasını bulmaya müstahak hale gelmiştir.
Müstahak hale gelmiş midir, gelmemiş midir? Onu ileriki zaman gösterecek.
Paylaş