Yaşar Nuri Öztürk: İslam ve irtica

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

İslam'ın temel verilerinden hareketle bir irtica tanımı getirebilir miyiz?

Tanımı, burada çok geniş anlamda kullanıyorum. İrticanın arka planını, anatomisini tanıtmak anlamında. Ben bunun yapılabileceği kanısındayım. Bu yapılmadığı için çok büyük sıkıntılar çekiyoruz... İrtica kelimesinin İslam dini, İslam literatürü, hatta İslam vahiyleri içinde ele alındığı yerler var. İslam dininin tiksindiği, hatta düşman ilan ettiği bir kavramdır. Onu buradan hareketle ele almak lazım. Önüne gelen bir irtica tanımı yaparsa bunun sonu kaos olur. İslam, irticadan nefret ediyor. Bence, irticanın en büyük düşmanı İslam'ın temel vahiyleridir. Biz bu kavramı halkımıza buradan hareketle anlatmalıydık!..

İrtica, rüc'u ve ric'at köklerinden geliyor. Geriye dönüş, sırtını dönüp kaçış, ileri gitmede başarılı olamamak yüzünden geriye doğru gidişi başarı sanmak demektir. Filolojik-etimolojik anlamı bu... Terimsel anlamı da hemen hemen aynı. Kuran'ı iyice tetkik ederseniz onun size ilham edeceği irtica tanımı şu olacaktır: Vahyin getirdiği temel ilkeler olan tevhit (birlik), bilgi, basiret (gerçekçilik ve tutarlılık), máruf (ortak-evrensel insanlık değerleri) ve taakkülden (aklı işletmek) geriye dönüp şirk (parçalanış-bölünme) cehalet, tutarsızlık, münker (ortak-evrensel insanlık değerlerine ters kabuller) ve beyinsizliğe sığınmaktır irtica.

‘‘Dini, iştahlarına ve siyasal çıkarlarına araç yapmış olan dincilik, önüne çıkan her şeyi tepeler’’ deniyor. Doğrudur. Acımasızca ve ayrım yapmadan tepeler. Bu tepelediği şeyler içine Allah ve Peygamber'i de koymak zorundasınız. İnsanın iştahlarına alet edilmiş bir din aracının en çok rahatsız olduğu şey, Allah-Peygamber ikilisidir. Çünkü her şeyden ve herkesten önce o ikili, dinin beşer ihtiraslarına alet edilmesine engeldir. İrtica, dinde temel mutluluk kaynağı olan tanrısal iradenin yerine, temel mutsuzluk kaynağı olan beşer ihtirasını koyan beladır. O yüzden irticanın en büyük düşmanı vahyin dini, vahyin dininin en büyük düşmanı da irticadır.

Tarikatlar konfederasyonuna dönüştürülmüş bir millet meclisi varsa, irticanın, vahyin verilerine dayalı bu çehresini halka tanıtmanız çok zordur. Çünkü o 'konfederasyon', irticanın varlığıyla beslenen bir yapıdır.

Şeriat isterük, tarihin hiçbir devrinde, Kuran'ın dini olan İslam'ı istemek anlamında olmamıştır. Olamaz. Bu istem, en samimi dindarlara karşı bile öne sürülen siyasal bir söylemdir. Allah, gönderdiği dinin adına 'İslam' demiştir, şeriat değil. Şeriat beşeri ve izafi bir kavram ve kurumdur; sübjektiviteleri vardır. (Bk. Máide Suresi 48). Oysaki İslam, Allah katındaki dinin adıdır. Adı üzerinde bile operasyon yapılamaz. Kişiler, devirler ve coğrafyalar üstüdür. Şeriat isterük, tarih boyunca Allah'ın dinini paravan yaparak egolarının hırsına tatmin arayanların sloganıdır. Neden Kuran ve İslam istemezler, hatta böyle bir istekten rahatsız olurlar? Çünkü İslam istediniz mi, örfleri din diye ortaya süremezsiniz. Kuran yolunuzu keser.

İrtica meselesi her konuşuldukça şunu bir ilke gibi hatırlamalıyız: Önce cumhuriyet, sonra demokrasi. Biz çocuklarımıza, arkadan bize küfür etmeyecekleri bir Türkiye bırakmak istiyorsak, cumhuriyette en küçük bir gedik açılmasına müsaade etmemeliyiz. Aksi halde yanarız.

Laikliğin özünde ne olduğunu da çok iyi belirlemeliyiz. Laiklik ne, biliyor musunuz? Dine ve dini sömürmek suretiyle insana, Emevi dünyaperestlerinin yaptığını yaptırmamanın garantisi. İşin esası bu. Bırakın şu hoşgörü, falan-filan laflarıyla laiklik anlatmayı... Çok komik düşüyor. İktidar erkinin arkasından, birinin veya birilerinin kitleyi Allah'ın vekili sıfatıyla yönetme iddia ve isteğini çıkaracaksınız. Kuran da bunu istiyor. İstemeseydi, peygamberliği bitirmezdi. Kitleleri Allah adına yönetme devrini Kuran bitirdi. Peygamberliğin sona ermesinin en esaslı anlamı budur.

İrticayı Kuran'ın tanıttığı şekliyle tanımak isteyenlere 'Kur'andaki İslam' ve 'Yeniden Yapılanmak' kitaplarımı öneriyorum. Başta Türkiye'yi yönetenlere öneriyorum.

Günün Sözü

‘‘Gönlünü yıkayıp arıtmamışsan habire aptes alıp durmaktan fayda bekleme!’’

M.Celáleddin Rumi

Yazarın Tüm Yazıları