İslam dünyasında sorun teolojik!

Her ‘ülkeler topluluğu’ gibi İslam dünyasının da birçok sorunu var. Ama bir de ‘temel sorun’ meselesi var.

Haberin Devamı

İşte biz bu yazıda o temel sorun üzerinde duracağız

 

Bize göre, İslam dünyasının temel sorunu ne ekonomik ne askerî ne de siyasal. İslam dünyasının temel sorunu teolojik...

 

İslam dünyasının sıkıntısının temelinde dindeki yozlaşmadan kaynaklanan yanlış algılamalar, saptırmalar, dayatmalar, akıldışılıklar, hatta dindışılıklar var.

 

Bu, yeni değil, asırlardır böyle.

 

İslam dünyasındaki bu ‘sorunların sorunu’ veya ‘sorun yaratan sorun’ çözülmeden hiçbir şey çözülemez. Batı bunu çok iyi bildiğinden, İslam dünyasını, geleneksel hurafe dininin cenderesinde tutmak için yirmi tırnağıyla didiniyor.

 

Haberin Devamı

En büyük yardımcısı da Allah ile aldatan hain veya gafil yobazlar.

 

İslam dünyasının canına okuyan bu teolojik sıkıntıyı aşan tek lider Atatürk oldu.

 

Ne yazık ki, Hıristiyan emperyalizmi, işe hemen el koyarak, Atatürk’ün, sorunların temel çözümünü getiren ve uygulayan mirasını ‘İslam dışı’ göstermeyi başardı.

 

Ve böylece, Müslümanların bu ‘çözüm getiren miras’tan yararlanmalarını engelledi.

 

Türkiye’de Tanzimat dönemi de ondan sonraki sonraki dönemin ekolleri de ‘temel sorun’a, temelli bir yaklaşım gösteremedi.

 

Atatürk’ün bu sorunu hangi tarihsel misyonun ilham ve itişiyle nasıl çözdüğünü ve bu çözümü getirirken Ehlisünnet inancının fikir ve iman babası İmamı Âzam ile nasıl bir selef-halef ilişkisi sergilediğini yakında bu milletin bilgisine sunacağız.

 

Şaşırdınız değil mi? “Bu da nereden çıktı?” diyorsunuz, biliyorum.

 

Haberin Devamı

Kitabı elinize geldiğinde ne demek istediğimi gayet iyi anlayacaksınız. Biraz bekleyin.

 

Hadi, merakınızı biraz gidereyim:

 

İlk boyutları ta çocukluğumda, hocam ve babam olan zat tarafından beynime ve yüreğime yerleştirilen İmamı Âzam sevgisi, kırk yılı aşkın bir zamandan sonra meyvelerini verdi ve bana göre, tarihsel değerde muhteşem bir çalışma yaptım. Tam adı, yazılışının punto karakterlerini de koruyarak verirsek şöyle:

 

 

Saltanat Dinciliği ve Arapçılık ile Mücadelenin Fıkıh Öncüsü

İ M A M I Â Z A M E B UH A N Î F E

(Esas Fikirleri Gölgelenen Önder)

 

Kıyamet sarsıntısı yaratacak bu eseri okuyunca göreceksiniz ki, İslam dünyası için İmamı Âzam’ın teorisini getirip hasretini çektiği yapılandırmayı, ondan bin küsur yıl sonra, onun iman evlatlarından biri olan Mustafa Kemal gerçekleştirmiştir.

 

Haberin Devamı

Ciddî ve büyük bir iddiadır bu.

 

Ama, Allah’ın izni ve İmamı Âzam’ın büyük ruhaniyetiyle biz bu iddianın hakkını verdik ve üstesinden geldik kanaatindeyim.

 

Yayınlanınca, büyük ürpertiler yaşayarak bana hak vereceksiniz.

 

Size bir alt yapı versin diye söyleyeyim:

 

Sekiz bölümlük bu eserin sekizinci ve son bölümünün adı şu:

 

‘İMAMI ÂZAM’IN HASRETİNE CEVAP: GAZİ MUSTAFA KEMAL’

 

Batı, bizim bu eserle ilk kez gündeme getirdiğimiz bu ‘çığır açacak gerçek’i çok önceden fark ettiği için Atatürk’e düşman oldu. Çünkü sömürmeye ant içtiği Müslüman dünyanın uyanış ve kurtuluşunun tek reçetesini Atatürk’ün keşfettiğini gördü.

 

Bu reçeteyi üreten adamı asla affetmez.

 

Haberin Devamı

Teolojik sıkıntıyı, namıdiğer, sorunların sorununu aşmak için iki yol var:

 

1. İslam’ı, Kur’an’daki aslına yani İmamı Âzam’ın sistemleştirdiği özgün yapısına döndürmek, bu yapılmayacaksa,

 

2. İslam adı altında yaşanan ‘sahte din’i tamamen terk etmek.

 

Ateist-sol ile Hıristiyancı-Batıcı liberallerin ahmak veya hain iddialarının aksine, Atatürk birinci yolu tercih etmiştir.

 

Biz, otuz yılı aşan mesaimizle bu tercihin nedenlerini, niçinlerini, daha da önemlisi ‘nasıllarını’ milletimizin ve dünyanın önüne koymakla meşgulüz.

 

Ne yazık ki, bizim, benzeri henüz telaffuz bile edilmemiş bu hayatî mesaimizin, Atatürk’ün anavatanında yaşayan ve onun kurduğu devletin nimetlerinden yararlanan halk tarafından yeterince anlaşıldığını söyleme şansından yoksunuz.

 

Henüz yoksunuz.

 

Haberin Devamı

 

İMAMI ÂZAM’IN HASRETİNE İLK CEVAP

 

Müslüman dünyadaki sıkıntının teolojik olduğunu ilk fark eden ve çaresi için radikal tedbirleri ilk uygulayan, başka bir deyimle İmamı Âzam’ın hasretine cevap getirmenin ilk teşebbüsünü yapan, ama başarılı olamayan Müslüman devlet adamı, Ekber Şah’tır.

 

Öyle Üçüncü Selim, İkinci Mahmut falan değil…

 

Ekber Şah (ölm. 1605), bazı bakımlardan, Türk-İslam tarihinin ilk ama başarısız Atatürk’ü sayılabilir.

 

Ekber, büyük bir devlet adamı ve çok yetkin bir aydındı. Ama bir dahi değildi. Ne yaratıcı dehaya sahipti ne de teşkilatçı deha idi.

 

Oysaki yüreğinde taşıdığı hasretin cevabını vermek ancak teşkilatçı bir deha ile mümkün olabilirdi.

 

Müslüman dünya, o dehayı üç yüz küsur sene bekleyecekti, Mustafa Kemal’i bekleyecekti.

 

Ekber Şah, ulema denen içten çürütücü kadronun açtığı yaraları gördü ve bir arayış içine girdi. Ulemanın ahlaksızlıklarını, ikiyüzlülüklerini, tutarsızlıklarını, çıkarcılıklarını, kin ve cehaletini yakından biliyordu. Ama İslam’a saygılı ve bağlıydı.

 

Ekber Şah, ulema kılıklı şerirlerin bühtan ve ithamlarını göze alarak onların iç yüzlerini kamuya göstermek için çareler aradı. Öncelikle, diğer din mensuplarının da katıldığı münazaralar tertipledi. Bu sayede hem diğer dinleri daha iyi öğreniyor hem de İslam ulemasının kendine gelmesine yardımcı oluyordu.

 

Ekber, ulemanın dine verdiği zararın aşılması için din meselesine ciddî biçimde müdahil olmuştur. Onun bu müdahalesi bazı zamanlar camilerde Cuma hutbelerini bizzat okumasına kadar gidiyordu.

Yazarın Tüm Yazıları