İslam denince ne anlıyoruz, ne anlamalıyız?

İslam konusunu ele aldığımız zaman, yanıtlamamız gereken ilk soru, ‘İslam’ kavramından ne anladığımızdır. Bu konuda, daha ilk aşamada, karşımıza bir sorunlar yumağı çıkar.

Haberin Devamı

 

Bu sorunların önemli sebeplerinden biri, İslam kelimesinin günümüzde, ‘ılımlı İslam’ ve ‘muhafazakâr demokrasi’ gibi ifadelerdeki yanlış kullanımıdır. Örneğin, ‘muhafazakâr demokrasi’ ifadesinde yer alan demokrasi kelimesi, aslında, İslam kelimesi yerine kullanılmaktadır. Türkiye’de anayasal sistemin izin vermemesi nedeniyle, söz konusu siyasal

İslam anlayışına‘muhafazakâr İslam’ yerine ‘muhafazakâr demokrasi’ denilmektedir.

 

Şu bir gerçek ki, son zamanlarda İslam, tâbir caizse, tüp bebek üretimine tâbi tutuldu ve bir yığın sahte ‘İslam’ üretildi. İslam'a birkaç yılda bir, yeni bir isim bulunuyor.

 

Haberin Devamı

İslam kelimesinden yanlış ifadeler türetilmesine daha Demir Perde döneminde başlanmıştır. Bu dönemde, ‘sosyalist İslam, İslam sosyalizmi, Arap İslamı’ olarak aktarılabilecek bazı isimler türetilmiştir. Daha sonra, Soğuk Savaş sonrasıdönemde ise, bu listeye, ‘Türk İslamı, Avrupa İslamı, Orta Asya İslamı, Amerikan İslamı’ ya da ‘Yeşil Kuşak İslamı’ gibi yeni nitelemeler eklenmiştir. Yakın gelecekte, kavramın başka yanlış biçimlerde kullanılması da şaşırtıcı olmayacaktır.

 

Gerçek şu ki, Hıristiyan batı, özellikle emperyalist-süper güçler, İslam adı altında kanserojen bir bölünmenin sürüp gitmesinden, bir değil onlarca İslam’ın ortalarda dolaşmasından büyük bir memnuniyet duymaktadır. Çünkü bu onların İslam ülkelerini sömürmesine, baskı altında tutmasına ve bir din olarak da gerçek İslam’ı saf dışı etmesine yardımcı olmaktadır.

 

İslam kavramını ifade etmek için, yalnızca İslam kelimesi kullanıla bilecekken, bu yanlış ifadelere başvurulmasının bir de iyi niyetli ama yine tutarsız sebebi var: İslam dininin radikal ya da köktendinci diye nitelenen yorumlarının yol açtığı olumsuz imajı ortadan kaldırma çabası. İslam dinini bilmeyenlerin, kimi zaman haklı olarak, “Ben İslam’a saygılı olmak istiyorum ama ‘Taliban İslamı'na ne kadar saygılı olabilirim?” dediği düşünüldüğü zaman, bu çaba daha iyi anlaşılabilir.

 

Haberin Devamı

EMEVÎLERİN GETİRDİĞİ ANLAYIŞ

 

Kur'an'ın getirdiği ve Hz. Muhammed'in gösterdiği İslam’ın yanı sıra, dinin farklı yorumlarına dayalı siyasal oluşumların varlıklarını sürdürmeleri, İslam tarihinde yeni bir gelişme değildir. Geçmişi bin yıldan fazla bir zaman dilimi öncesine giden (661-750) Emevîlik bunun bir örneği olarak gösterilebilir. Bizim bütün eserlerimizde kullandığımız Emevîlik, ‘Emevî İslamı’ tâbirinin yaygınlaşmasına neden olurken, son terör olaylarınaadı karışan Usâme bin Ladin'inSelefîolması, ‘Selefî İslam’ ifadesinin ünlenmesine yol açmıştır. Oysa bilimsel açıdan bu ifadelerin hepsi yanlıştır.

 

Bilindiği üzere, mezhepler, ‘amelî mezhepler’ ve ‘akide mezhepleri’ olmak üzere ikiye ayrılır. ‘Amelî mezhepler,’ günlük hayatta ibadetlerin nasıl icra edileceğini gösteren mezheplerdir; ‘akide mezhepleri’ ise, daha çok, İslam dininin felsefî omurgasını oluşturan sorularla ilgilenir. Bunların arasında, ahlak meseleleri, varlık meselesi, insanın nereden gelip nereye gittiği, nasıl yaşaması gerektiği gibi, klasik felsefenin temel soruları yer almaktadır. Ayrıca, peygamberlik kavram ve kurumu, âhiret meselesi, imanın yapısı ve İslam dini içerisindeki inançla ilgili diğer kavramlar da, akide mezhepleri içerisinde ele alınır.

 

Haberin Devamı

Bin Ladin’in, amelde Hanbelî,akidede Selefî olması, birçok yerde terörün Selefî mezhebine mâl edilmesine neden oldu. Oysa Selefîlik, Matüridîlikve Eşarîlik  gibi bir akide mezhebidir; siyasal bir oluşum değildir.

 

Her şeyden önce, terörün bir mezhebe mâl edilmesi yanlıştır. Bu yol izlenirse, örneğin akidede Matüridî, amelde Hanefîolan Taliban’ın eylemleri nasıl adlandırılacaktır? Taliban’ın yaptığı eylemler nedeniyle Hanefîlik mi eleştirilecektir? O Hanefîlik ki, Atatürk Türkiyesi’nin de ana mezhebidir. İçinde çok karmaşık çelişkiler barındıran bu denklemin, klasik tasnifteki mezheplerden hareketle çözülmeye çalışılması, çok büyük hatalara yol açabilir.

 

Haberin Devamı

Bin Ladin'in düzenlediği terör eylemlerinden ötürü, Selefîliği mahkûm etmek yanlıştır. Ayrıca, bu yaklaşım, İstanbul'dakigibi, Selefî olmayan teröristlerin gerçekleştirdiği terör olaylarını da açıklayamamaktadır.

 

İslam içindeki şiddet hareketlerini tarihsel bir süreç içerisinde açıklamaya çalışırken, mezheplerden yola çıkmak yanlış ve zararlıdır. Eğer İslâm içindeki şiddet hareketlerine tarih içinde bir zemin aramak ve oradan hareketle reçeteler üretilmek isteniyorsa, mezhepleri hedefe koymakla bir yere varılamaz; aksine, var olan karmaşık durum iyice büyütülür.

 

EN UYGUN BAŞLIK EMEVÎLİK

 

Gerçek İslam'ın dışında olduğu halde ‘dine ilişkin’ olduğunu iddia eden bütün siyasal oluşumları, ‘Emevîlik’ başlığı altında toplamak en isabetli yoldur kanısındayız. Tarihte İslam dinini siyasal bir ideolojiye dönüştüren ilk hareket Emevîlik olduğu için, bu tanımlama tarihsel gerçeklere de uygun düşer. Bugünkü ‘siyaset dinciliği’ veya‘saltanat dinciliği’nin ya da yanlış olarak ‘siyasal İslam’ diye ifade edilen oluşumun prototipi, Emevîliktir.

 

Haberin Devamı

Siyaset dinciliğini İslam'a sokan, Emevîliktir.

 

Kur'an'ı yakından inceleyenler, dinin, ideoloji haline getirilmeden siyasallaştırılamayacağını bilirler. ‘Batı Sömürgeciliği ve İslam Dünyası’ (2003) adlı eserimde, Batı’nın, Müslümanlar'a kazık atmak için yaptığı ilk hareketin, İslam’ı ideolojileştirmek olduğunu, ayrıntılı olarak açıkladım. Hiçbir din, ideolojileştirilmeden siyasete bulaştırılamaz. Çünkü din, yapısı itibariyle evrenseldir, bütüncüldür ve tamamına yakını da sevgiye dayalıdır. Din, bağışlayıcıdır, kucaklayıcıdır, merhamete ve paylaşıma yer verir. Dinde, Yaratıcı ve yaratılan vardır.

 

Hiçbir din Yaratıcı'ya şiddet izafe etmez. Başka bir ifadeyle, teorik olarak, hiçbir dinin şiddete, kaosa yer vermesi mümkün değildir.

Yazarın Tüm Yazıları