Paylaş
‘Işığa Çağrı'nın, Flash TV'de perşembe akşamları yaptığım canlı, konuklu ve telefon bağlantılı program olduğunu bilmeyen hemen hemen kalmamıştır. Çünkü, ‘Işığa Çağrı', halkımızın koyduğu adlarıyla, bir ‘‘Halk Üniversitesi'', bir ‘‘Konuşan Kitle Programı'' ve bir ‘‘Kitle Okulu''dur.
Ben, son adı çok sevdim. Ve programıma ‘‘Işığa Çağrı Okulu'' demekten mutluluk duyuyorum.
‘Işığa Çağrı' bir ‘‘okul'', Frenkçe deyimle bir ‘‘ekol'' olmuştur. Kuran dinini; evrensel insanlık değerleri, bilim ve düşünce ile kucaklaştıran ve bu kucaklaşmadan doğan sonuçları, tüm menfaatlerin, politikaların üstüne çıkarak anlatan bir okuldur. Esasen bu okul, benim ‘‘Kuran'daki İslam'' kitabımla şekillenen ve ‘‘Yeniden Yapılanmak'' kitabımla bir tür manifestoya kavuşan Kuran kaynaklı dünya görüşünün ‘‘büyük meydana indirilişi''dir. Düşüncenin mimarı Yaşar Nuri, taşıyıcısı ve savunucusu milyonlardan oluşan halk kitlesidir.
‘‘Işığa Çağrı Okulu'' ürünlerini vermeye başladı: Eser, kişi ve kurum olarak. Bugün sadece kişilerden bir örnek vereceğim. ‘Işığa Çağrı'ya İstanbul'dan yazan mühendis gönüldaş, Ş. Denizer Güreş'in, onaylamakta hiçbir sakınca görmediğimiz iki sayfalık yazısından önemli bazı satırlar aktarıyorum:
* * *
‘‘Asırlardır, zavallı insanlar bilgisiz bırakılarak İslam bir menfaat aracı yapılmıştır. Din, büyük ekonomik sektörlerden biri haline getirilmiştir. Bu gerçeğin geniş kitlelerce fark edilebilmesi için aydınlatıcı mücadele şarttır. Bu mücadelenin tarafınızdan başlatılmış olmasını görmekten kıvanç duyuyorum. Ancak bu, çok meşakkatli bir yoldur. Zira, çok büyük bir menfaat kapısı zorlanmaktadır... Anılan sektörden nemalanan kesimin bir kısmı bilerek din ticareti yapmaktadır. Bunlar Allah korkusundan yoksundur.''
‘‘Aldatmanın en kolay yolu, inançları ve sıkıntıları istismar etmektir. Cihat, şeriat gibi kavramları saptırarak İslam devleti, Kuran devleti gibi yapay idealler düzenleyenlerin korumaya çalıştıkları, kendi çıkarlarıdır. Bunları, İslam'ın temelleri imiş gibi sunuyorlar... Bu konuda her yönden tahriklerin yapıldığı da kuşkusuzdur. Menfaatlenmenin içine dışarıdan karışan parazit faktörlerin varlığı unutulmamalıdır...''
‘‘Mücadele verilirken, İslam'ın sahtesine inandırılmış insanların tahrip edilmemesi gerekmektedir. Bu insanlar, Allah adına yanlış yönlendirilmişlerdir. Bir kısmı fanatiktir, tehlikelidir. En dramatik çelişkimiz budur. İşin zor yönü de budur. Bir yıkım yaratmadan bulunacak bir çözüme muhtacız... İlk ve en sağlam referansın, Kuran olduğunun öğretilmesi ve yerleştirilmesi tek çıkar yoldur...''
‘‘İnsanlarımızın şunu asla gözden uzak tutmaması gerekmektedir. Doğruyu bulmak için uğraşacağız, ama hiçbirimiz Allah adına ceza verici değiliz...''
‘‘Kısacası, din kullanılarak yaratılan ekonomik-politik çıkarların korunması için yönetim ve yargı erkinin ele geçirilmesi ihtiyacı duyulmuş ve bu süreç başlatılmıştır. Bu amaca varmada halkı kışkırtma yolu esas alınmış, bunun için de öncelikle mescitlerimiz mekân seçilmiştir...''
‘‘Bu gerçeğin halka anlatılması hem vatan, hem de din borcudur. Bu borcun edasında siz, halkalanarak gelişen ışığın merkezisiniz. Zamanla tüm satıh ışıkla kaplanacaktır, ama dileğimiz bunun uzun süre almamasıdır... Artık kişisel gayretleri aşıp organize kitlesel gayretlere geçme ihtiyacındayız. Bizlere düşen, böyle bir gayrette, kenara çekilmemek, kaçmamaktır...''
* * *
Gönüldaşımız Güreş'in, bu çok anlamlı yazısı, Türkiye'nin yarınlarını düşünen siyasetçiler başta olmak üzere, tüm aydınlara ve ‘‘biz ne yapabiliriz?'' diye soranlara ithaf olunur.
Y. N. Öztürk'ün Notu: ‘‘Yeniden Yapılanmak'' kitabımın korsan baskılarına, yanlış dizgilerle bozulmuş ‘‘sabote edici baskılar'' da eklenmiş bulunmaktadır. Korsan hırsızlarla mücadele, yargı önünde de sürüyor. Basım ve dağıtımı yapan ‘‘Birleşik Dağıtım'' eliyle piyasaya verilmeyen hiçbir kitabıma güvenilmemesini ve çok dikkatli olunmasını, özellikle sokak satıcılarından kitap alınmamasını tüm okuyucularımdan rica ediyorum.
Paylaş