Paylaş
20 Haziran 1998 günü İzmir Efes Otel'de Ege-Koop tarafından düzenlenen 'Demokrasi ve İrtica' panelinde yaptığım konuşma, kayıt bantlarından deşifre edilerek tashih ve onayım alınmak üzere gönderilmiş. Ege-Koop Dergisi'nde yayınlanacak.
Uzun bir konuşmadır. Çünkü paneli yöneten değerli gazeteci Yaşar Aksoy, diğer katılımcılardan farklı olarak bana süre kaydı koymadı. Ve oldukça uzun konuştum.
Şimdi ben, notlarıma dayanarak yaptığım 23 sayfalık bu uzun konuşmadan çok kısa bazı parçaları buraya alacağım.
‘‘İslam'ın temel verilerinden hareketle bir irtica tanımı getirebilir miyiz? Tanımı, burada çok geniş anlamda kullanıyorum. İrticanın arka planını, anatomisini tanıtmak anlamında. Ben bunun yapılabileceği kanısındayım. Bu yapılmadığı için çok büyük sıkıntılar çekiyoruz. İrtica kelimesinin İslam dini, İslam literatürü, hatta İslam vahiyleri içinde ele alındığı yerler var. İslam dininin tiksindiği, hatta düşman ilan ettiği bir kavramdır. Onu buradan hareketle ele almak lazım. Önüne gelen bir irtica tanımı yaparsa, bunun sonu kaos olur. İslam, irticadan nefret ediyor. Bence, irticanın en büyük düşmanı İslam'ın vahiyleridir. Biz bu kavramı halkımıza buradan hareketle anlatmalıydık!..’’
‘‘İrtica, rüc'u ve ric'at köklerinden geliyor. Geriye dönüş, sırtını dönüp kaçış, ileri gitmede başarılı olamamak yüzünden geriye doğru gidişi başarı sanmak demektir. Filolojik-etimolojik anlamı bu... Terimsel anlamı da hemen hemen aynı. Kuran'ı iyice tetkik ederseniz, onun size ilham edeceği irtica tanımı şu olacaktır: Vahyin getirdiği temel ilkeler olan tevhit (birlik), bilgi, basiret (gerçekçilik ve tutarlılık), mâruf (ortak-evrensel insanlık değerleri) ve taakkuldan (aklı işletmek) geriye dönüp şirk (parçalanış-bölünme), cehalet, tutarsızlık, münker (ortak-evrensel insanlık değerlerine ters kabuller) ve beyinsizliğe sığınmaktır irtica...’’
‘‘Dini, iştahlarına ve siyasal çıkarlarına araç yapmış olan dincilik, önüne çıkan her şeyi tepeler deniyor. Doğrudur. Acımasızca ve ayrım yapmadan tepeler. Bu tepelediği şeyler içine Allah ve Peygamber'i de koymak zorundasınız. İnsanın iştahlarına alet edilmiş bir din aracının en çok rahatsız olduğu şey Allah-Peygamber ikilisidir. Çünkü her şeyden ve herkesten önce o ikili, dinin beşer ihtiraslarına alet edilmesine engeldir. İrtica, dinde temel mutluluk kaynağı olan tanrısal iradenin yerine, temel mutsuzluk kaynağı olan beşer ihtirasını koyan beladır. O yüzden irticanın en büyük düşmanı vahyin dini, vahyin dininin en büyük düşmanı da irticadır.’’
‘‘Tarikatlar konfederasyonuna dönüştürülmüş bir millet meclisi varsa, irticanın, vahyin verilerine dayalı bir çehresini halka tanıtmamız çok zordur. Çünkü o 'konfederasyon', irticanın varlığı ile beslenen bir yapıdır.’’
‘‘Şeriat isterük, tarihin hiçbir devrinde, Kuran'ın dini olan İslam'ı istemek anlamında olmamıştır. Olamaz. Bu istem, en samimi dindarlara karşı bile öne sürülen siyasal bir söylemdir. Allah, gönderdiği dinin adına ‘‘İslam’’ demiştir, şeriat değil. Şeriat beşeri ve izafi bir kavram ve kurumdur, sübjektiviteleri vardır (Bk. Mâide suresi, 48). Oysa ki İslam, Allah katındaki dinin adıdır. Adı üzerinde bile operasyon yapılamaz. Kişiler, devirler ve coğrafyalar üstüdür. Şeriat isterük, tarih boyunca Allah'ın dinini paravan yaparak egolarının hırsına tatmin arayanların sloganıdır. Neden Kuran ve İslam istemezler, hatta böyle bir istekten rahatsız olurlar? Çünkü İslam istediniz mi örfleri din diye ortaya süremezsiniz; Kuran, yolunuzu keser...’’
‘‘Önce cumhuriyet, sonra demokrasi dedi bir konuşmacı. Aynen katılıyorum. Biz, çocuklarımıza, arkadan bize küfür etmeyecekleri bir Türkiye bırakmak istiyorsak, cumhuriyette en küçük bir gedik açılmasına müsaade etmemeliyiz. Aksi halde yanarız.’’
‘‘Yakaladığımız her yenilik ve değişmede Kuran ile dostluğumuzu yeniden mutlaka kurmalıyız.’’
‘‘İki şeyi meslek olmaktan, yani birilerinin tekelinde kalmaktan süratle çıkarmalıyız: Birincisi din, ikincisi siyaset. Birinciyi gerçekleştirmenin yolunu yordamını, hatta dilini ve lügatını bu ülkeye öğreten bir numaralı adam olduğumu söylemek benim tarih önündeki hakkımdır.’’
‘‘Laiklik ne, biliyor musunuz? Dine ve insana, Emevi dünyaperestlerinin yaptığını yaptırmamanın garantisi. İşin esası bu. Bırakın şu hoşgörü, falan filan laflarıyla laiklik anlatmayı... Çok komik düşüyor... İktidar erkinin arkasından, birinin veya birilerinin kitleyi Allah'ın vekili sıfatıyla yönetme iddia ve isteğini çıkaracaksınız. Kuran da bunu istiyor. İstemeseydi, peygamberliği bitirmezdi. Kitleleri Allah adına yönetme devrini Kuran kapattı. Peygamberliğin sona ermesinin en esaslı anlamı budur.’’
‘‘İrticayı Kuran'ın tanıttığı şekliyle tanımak isteyenlere 'Kuran'daki İslam' ve 'Yeniden Yapılanmak' kitaplarımı öneriyorum. Başta, Türkiye'yi yönetenlere öneriyorum.’’
Paylaş