Paylaş
Seçim sonuçlarını bir vatandaş olarak değerlendirmeye devam ediyorum.
18 Nisan seçimlerinin aynı zamanda bir tokatlama gerçekleştirdiğini söylemiştim. Bu tokatlamada her puanı bir okka olarak görüyorum. CHP bir buçuk okkalık bir tokatla baraja gömüldü demiştim geçen hafta. Şimdi ise 7'şer okkalık tokatlarla cezalandırılan ‘‘muhafazakár, maneviyatçı, mukaddesatçı’’ (ne demekse) 3 partiyi ele alacağım: FP, ANAP, DYP.
Bu üç parti, temelde aynı kafanın değişik versiyonlarıdır. Farkları, zamana-zemine göre araziye uymada değişik yöntemler izlemelerinde görülür. Temel-ortak özellikleri şöyle sıralanabilir: Oy hesaplarını her şeyin üstünde tutarlar. Sınırsız palavra savururlar. Temel sömürü konuları dindir. Sürekli ikiyüzlülük yaparlar. Bunlar için (bir baba nasihati olarak) daima dün dündür, bugün bugün. Ve daima duvarın o tarafı başkadır, bu tarafı başka. Dün, soyguncu, hatta şerefsiz dedikleriyle bugün ‘‘aklama masası’’na oturabilirler. Kuruldukları günden beri hepsi, az veya çok, bilerek veya bilmeyerek, cumhuriyet bünyesinde erozyona vücut vermiştir. Siz bakmayın sepetin FP'nin sırtında kalmasına. FP (yani o zihniyet) gökten inmedi ya. FP'yi kuş sütü-kuru üzüm besleyen bir ‘‘öncü zihniyet’’ vardı. O zihniyeti herhalde ben temsil etmiyorum.
Bunların, puan sırasıyla en büyüğü olan FP'yi ikiyüzlülük başlığı altında ele almayacağım. Çünkü onun belirgin nitelikleri içinde, ikiyüzlülüğü geride bırakanlar var: Cumhuriyet ve devletle kavgalı olmak bunlardan biridir. Allah'ın kullarına acımasız bir biçimde iftira, onun-bunun imanı hakkında hüküm vermek bir başka özelliğidir. FP'yi ‘‘Bir Siyasal Mezhebin Dramı’’ başlığı altında birkaç yazıyla anlatacağım. Şimdi ANAP ve DYP'ye şöyle bir bakalım:
Bu iki parti, adına merkez sağ dedikleri zihniyetin ilk günden beri hovardaca harcadığı ‘‘İslam'ın kredileri’’ ile ayakta durmaktadır.
Tüm meziyetleri, ‘‘maneviyatçılık, mukaddesatçılık, muhafazakárlık’’ vs. yaftalarıyla İslam iman ve hasretinin kredilerini telef etmek olmuştur. Halk bunlara, hizmetlerinden çok, o tırnak içinde gösterdiğim sihirli kelimelerin hatırı için oy verdi.
Ama gün geldi, o sihirli kelimeleri onlardan daha ustalıkla kullanan, daha orijinal ifadelerle pazarlayan daha cingöz birileri çıktı. Ve kredinin ibresi yön değiştirdi. İşte tam bu noktada tarih bunları bir muhasebeye çağırdı. Neyseniz o olun. Maneviyat-mukaddesat sömürüsünü bırakıp özgün değerler üretin. Kısacası, kene siyaseti değil, gerçek anlamda siyaset yapın... Artık size bu cilalı kelimelerden ekmek yok. O işi sizden iyi yapan birileri çıktı, boynuz kulağı geçti. Eğer boynuz kendi yanlışları yüzünden duvara toslayıp un-ufak olmasaydı bunların bugüne tabelaları bile kalmazdı.
Bunlar, toparlanma ve yenileşme adına sadece şunu yaptılar. Kaptırmış bulundukları hurafe dinciliğine bu defa uzaktan yağ çekip methiye düzme yarışına girdiler. Bu yarışta en büyük yardımcıları resmi bir hurafe fideliği olan Diyanet İşleri Teşkilatı'dır. Boynuzun kulağı geçmesi de o fidelik sayesindedir. Oyları ve itibarları eridikçe eridi. Erime arttıkça onlar hurafe meddahlığını ve Kuran dışı dincilik yağcılığını hızlandırdılar. Bu yağcılık illetinin hangi boyutlara tırmandığına bakın ki ANAP Genel Başkanı, hayatının ve son yarım yüzyılın en değerli siyaset ürünü olan 8 Yıllık Temel Eğitim Kanunu'nun sahipliğini yapıp ‘‘rantını’’ devşirmek yerine, ‘‘Onu içimize sindirmeden çıkardık, Kuran kurslarını, imam hatipleri biz kapatmadık. Erbakan kapattı...’’ vs. gibi sözlerle kendi eliyle kendi başına çorap örüyor. Söylediğinin halk dilindeki tercümesi şu: 8 Yıllık Eğitim Kanunu iyi bir şey değildir. Kuran kursları ve imam hatipler kapatılmıştır, ama bunu biz yapmadık.
Böyle diyor da, ‘‘İmam-hatipleri, ilim ve irfan pencerelerini kapatan zihniyetin elinden biz kurtardık’’ diyemiyor. Sonu: Hezimet-1
DYP'nin hurafe yağcılığı, tam bir patolojik faciaya dönüştü. Onlarca saçmalıktan birini söyleyeyim: Partinin başı, İslam'ın, Hz.Peygamber'e bile vermediği unvanları kullanmaya başladı. ‘‘Dininizin kefiliyim’’ türünden, İslam akidesi ölçüleriyle küfür ifade eden laflar miting meydanlarına düştü. Sonuç: Hezimet-2
İki hezimetten bir meziyet mi doğacak, yoksa bir rezilet mi, onu zaman gösterecek.
Paylaş