Paylaş
Uzun zamandan beri basının gündemini, haram ve zulüm servetlerle bunların, haramcı ve zalim vurguncularının maceraları oluşturuyor. İSKİ dosyası ile vurulan neşter, kısa aralıklarla yeni haram servetlerin irinini deşiyor. Anlaşılıyor ki kamu hakları çok yenmiş, alın terleri çok sömürülmüş, şunun bunun ekmeği çok aşırılmış. Neşterin vurulması gereken daha başka yerlere de vurulduğunu düşünün!.. Aman Allahım! Sokaklar, haram servetlerden yayılan irinlerden geçilmez olur.
* * *
İnkâr edilemez gerçek şudur: Türkiye'de, kitlelerin nasırlı elleri, fersiz-soluk benizleriyle vücuda getirilen ‘‘nimet ve servet ambarı’’na fareler dadanmıştır. Ve bu ambar, bu farelerin tasallutundan kurtarılmadıkça ambara yukarıdan dökülen ürün ne ölçüde bol ve bereketli olursa olsun, gerçek hak sahiplerinin ambardan pay almaları mümkün olmayacaktır. Kuran dininde haram kavramı, ilahi iradeye ve insan haklarına tecavüz eden tavır ve düşünceleri gündeme getirir. Kuran'a göre, haramların en yıkıcı olanları, kul haklarına tecavüze ilişkin olanlardır. Kul haklarının en zehirli zulümlere konu olanları ise kamu haklarını zedeleyenleridir.
İslam dünyasında, o arada ülkemizde din, Kuran'ın rotasında değil de ego ve çıkar saltanatlarının keyfinde bir ‘‘uyutma ve susturma kurumu’’ halinde kotarıldığı için biz, Kuran dininin, insan hakları, özellikle kamu hakları bahsinde nasıl bir yaklaşım sergilediğini insanımıza öğretemedik. Çünkü birtakım şeytani eller, Kuran dinini, her türlü zulme imza atmış kişi ve odaklara ahiret vizesi sağlayan bir putperest endülüjans mekanizmasına çevirdiler. Bunun içindir ki bakıyorsunuz, dünyanın din adına en hızlı sloganlarının atıldığı, camilerin yüz binlerle ifade edildiği bir ülkede haram servetlerle, kamu haklarına tecavüzler, firavun kahırlarına bile rahmet okutacak boyutlara ulaşıyor. Nerede Kuran'ın dini, nerede bu zulüm ve haram servetlerin ‘‘Müslüman’’ yaftalı Karunları?
Toplumu, zehirli sülükler gibi sömüren doymazlara Kuran'ın bakışını, Kuran'ın Temel Kavramları, İslam'da Büyük Günahlar ve Kuran'daki İslam adlı kitaplarımda dile getirdiğimde sadece sitem işitmekle kalmadım, ‘‘yakın’’ sandığım bazı ‘‘dostlar’’ı da kaybettim. Tekrar söyleyeyim; Servete karşı olmak gibi bir ilkemiz yoktur. Ancak, Kuran'ın, üç yüzü aşkın ayette, insanlık suçu işlemek, zulüm ve kahır üretmek, ülke ve medeniyetlerin çöküşüne sebep olmakla suçladığı haram servet oburlarına destek vermeyi onursuzluk ve dinsizlik sayarız. Zulme karşı çıkmayan bir din ise sömürülen kitleleri uyutmak için kullanılan bir şeytan üfürüğüne benzer.
Kuran vahyini insanlığa ulaştıran Resul, bu gerçeği tarihin kulağına ve bizim vicdanlarımıza üflerken ürpertici bir örnek vermiştir. Büyük Günahlar kitabımdan özetleyeyim; Hayber seferinden dönüşte, yol kenarlarına pusu kurmuş putperestlerin attığı bir ok, peygamberimizin hizmetindeki bir sahabiye isabet etmiş ve adam ölmüştü. Diğer sahabiler şöyle konuşmaya başlamışlardı: ‘‘Peygamber hizmetinde iken şehit olmak ne mutlu bir şehitlik!..’’ Hz. Peygamber, üzerinde olduğumuz konuda insanı titretmesi gereken şu cevabı verdi: ‘‘O asla şehit olmamıştır. Allah'a yemin ederim ki, o asla şehit olmamıştır. O, şu anda ateşten bir zırhın içinde azap çekiyor. Çünkü o, kamu malından aşırdığı bir kumaşı elbise yapıp giymişti.’’
* * *
Şimdi biz, tatlı su dindarlarıyla onların, din adı altında hurafe, yalan, fesat ve ahiret vizesi satan ‘‘günah çıkarma makineleri’’ne sormak istiyoruz: Bir parça kumaşlık bir kamu hakkı, Peygamber'in dizinin dibinde şehit olan bir sahabiyi bile batırıyor. Peki, kitlenin sırtından trilyonlarla haram servet devşiren kravatlı firavunlarla onlara, ‘‘hile-i şeriye’’ oyunları yaparak kurtuluş fetvaları çıkaran ‘‘tağut uşakları’’ (bk. Kuran; Maide, 60) hakkındaki ‘‘fetvanız’’ nedir? Hadi söyleyin de sömürülen, aldatılan, yalana teslim edilen kitleler dinlesin!..
Söyleyemezsiniz, çünkü onların emeği sömürerek yaptıkları zulmün daha ağırını siz, dini sömürerek yapıyorsunuz. Yani, zulümlerinize Allah'ı alet ediyorsunuz.
Paylaş