Paylaş
Önce, başlığımızın esin kaynağı olan hadisi görelim. Buyuruyor ki Hz. Peygamber: ‘‘Allah'a yemin olsun ki sizi, güneş gibi aydınlık bir din üzerinde bıraktım. Bir din ki, aydınlıkta gecesi de gündüz gibidir’’ (İbn Mâce, 1/4).
Evet, böyle bir din bıraktı Hz. Muhammed. Kaynağı Kuran olan bir din. Kuran'ın adlarından biri de ‘‘Nur’’, yani ışıktır. Işık kitabın dini başka nasıl olabilirdi?
Aradan 1400 küsur yıl geçmiş bulunuyor. Daha Peygamberimizin son nefesini verdiği anda başlayan yozlaşmalar, bir süre sonra Emevi Arabizminin putçu karşı devrimiyle köşe taşlarını örseledi ve buna bağlı olarak büyüyen dejenerasyon ve sömürü, ‘‘güneş ve ışık’’ dini bir katranla örttü.
Bugün dünyanın hemen her yerinde ‘‘Müslüman ve Müslümanlık’’ dendiğinde insanlık şöyle bir ürperiyor ve içlerinden adeta ‘‘İyi ki ben bunlardan değilim’’ diyor. Çünkü ‘‘Müslümanlık’’ geriliğin, kirliliğin, sahteliğin, şiddet ve dehşetin alameti farikası haline getirilmiş.
‘‘Müslüman’’ dünyanın bugün kendisine Allah rızası kazandıracak bir tek ibadeti olabilir: Hz. Muhammed'in bıraktığı ışık-aydınlık dine bulaşan (veya bulaştırdıkları) kir ve karanlığı bu dinin bünyesinden temizlemek. Bunun için yapılacak ilk şey, Muhammed İkbal'in 1920'lerde söylediğidir. ‘‘Bizim İslam'a yapacağımız en büyük iyilik, dünyaya İslam'ı bizim temsil etmediğimizi ilan etmektir.’’
* * *
Ne yazık ki bunun tam tersi yapılıyor. Örnek olarak, İslam dünyasının en önde ve din açısından da en iyi durumda olan ülkesi Türkiye'yi seçiyorum. İkbal'in sözünün penceresinden Türkiye'ye yeniden bakın. Son yıllarda din adına ortalığa fırlayarak onu-bunu Allah'ın avukatı gibi hesaba çeken, ağzını açana, ‘‘Bizden onay aldın mı da dinden söz ediyorsun?’’ diyecek kadar pervasızlaşan sözde ‘‘din savunucusu’’ din bezirgânlarına bakın. Dinin insan hayatından kovmak istediği ne kadar tutarsızlık, ilkesizlik, cehalet, merhametsizlik, iftiracılık, düzenbazlık, şehvetperestlik, doymazlık, kabalık, hatta yer yer ahlaksızlık varsa bunlarda. Son yıllarda bunların yalnız ekranlara yansıyan rezillikleri bile dini ağızlarına almamaları için yeterli gerekçedir. Ama nerede o insaf, o insanlık! Hâlâ onu-bunu kâfir ilan etmeye, hâlâ kendilerinden başkasını Müslüman görmemeye, hâlâ Allah'ın avukatı pozuyla bağırıp çağırmaya, hâlâ gerçek muvahhitlere sövmeye devam etmekteler. Belli ki hiçbir uyarıcıları yok.
Gerçek şu ki, bunların ortalığa saçtıkları katran, muazzez İslam'ın çehresini tanınmaz hale getiriyor. Bunların kepazelikleri dine fatura edildiği için, din nefret ve ürküntü unsuru haline geliyor.
* * *
Aklın ve gerçek dinin gösterdiği yol bellidir: Dini evvela bu çapulcu istismardan kurtarmak borcundayız. Işık-aydınlık dine inkârcılardan hiçbir zarar gelmez. Onların zararları, ışığa karşı olmaları yüzünden, kendilerinedir. Ama dini, nefislerinin menfaat, koltuk ve kinlerine paravan yapanların sergiledikleri karanlıklar, körpe kuşakları dine karşı tavır almaya ve Tanrı'nın uzattığı mutluluk reçetelerine sırt dönmeye itiyor.
Işık ve aydınlık din, yüzyıllardan beri mezhep ve tarikat tahribiyle katranlanmıştı. Monarşik-teokratik despotizmler döneminde, Kuran'ın dinini mezhep ve tarikat yobazlığının sömürüsü perişan ediyordu; cumhuriyet ve demokrasi devresinde bunlara parti ve şirket sömürüsü eklendi. ‘‘Din benim tarikatım, benim mezhebimdir’’ söylemindeki Kuran dışı musibet günümüzde, ‘‘Dini ve İslam'ı benim partim, benim şirketim temsil eder’’ söylemiyle birleşmiş bulunuyor. Yani bela çift çatallı hale gelmiştir.
Kuran dışı dinciliğin söylemleri, legalleştirilmiş bir engizisyon despotizmine dönüşmüyorsa bunu cumhuriyete ve onun en önemli değerlerinden biri olan laikliğe borçluyuz. Işık-aydınlık dine musallat olanların, öncelikle bu ikisine saldırmaları sebepsiz değildir.
Yol bellidir, ey basiret erbabı: Işık-aydınlık dini nefret ve ürküntü unsuruna dönüştüren istismarcı zihniyetlerin gittikleri yönün tam tersine gitmek. Yanlış hesap yapanlar, dirilişi olmayan bir çöküşe mahkûm olurlar.
Lütfen, tarihi dikkat ve basiretle okuyun! Ve demokrasinin, engizisyon despotizmine geçiş merdiveni yapılmasına müsaade etmeyin!
Paylaş