Gerçek İslam'a doğru

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Bid'atlar(uydurmalar) dininden Allah'ın dinine, başka bir deyişle ‘‘uydurulan din’’den ‘‘indirilen din’’e geçişin çileli, fakat onurlu yolundayız. Bu yolu yürümenin önemi, anlamı ve özellikleri üzerinde geçen hafta bir kez daha durmuştuk.

Geçiş döneminin gayretli ve muvahhit erlerinden, bunların mütevazı ama ümit verici çalışmalarından da söz etmiştik. Ve bunlardan birinin de Ömer Temizel adında emekli bir vaizimizin ‘‘Namazın Esrarı’’ adlı kitabı olduğunu söylemiştik.

CUMA NAMAZI

Kitap, bid'atların namaza ilişkin olanlarının bir bölümünü deşifre etmektedir. Vaizimiz, akademik bir disiplinden geçmemiş olmakla birlikte Türkçesi, üslubu, kaynaklara yakınlığı çok güzel bir meslektaşımız olarak görülüyor. Benden hiç söz etmediğine göre, kitaplarımı okumamış olabilir. Ama tespitleri, Kuran'daki İslam kitabıma hem konuları hem de tavrı bakımından tıpa tıp uygundur.

138 sayfalık kitabın büyük kısmı Cuma namazına ilişkin bid'atları deşifre etmekte ve gerçek İslam'da olması gereken şekli ortaya koymaktadır. (Kuran ve sünnetten deliller gösterilmiş, bu delilleri çarpıtan yaklaşımlar deşifre edilmiş, kaynaklar tek tek verilmiştir) Kitaptaki sıraya uyarak bazı tespitleri aktaralım:

Cuma namazı, kadın-erkek her Müslüman'a farzdır. Kadınların cuma namazı kılmalarını engellemek dine aykırıdır. Cuma namazı iki rekat namaz ile hutbeden ibarettir. Bu iki rekat dışında önden ve sondan herhangi bir ilave namaz Peygamberimiz tarafından kılınmamıştır. Böyle bir eklemeye Peygamberimiz müsaade de etmemiştir. Temizel, bu noktada Hz.Ömer'in şu sözünü, ilgili anekdotunu da kaydederek veriyor: ‘‘Cuma namazı iki rekattır. Hiçbir kısaltma olmadan tam olarak iki rekattır. Ve bu, Peygamberimizin tespiti ile böyledir. Kim iftira edip başka türlü söyler-yaparsa, hüsrana düşer.’’

Hz. Ömer, gerek cuma vaktinde, gerekse diğer zamanlarda farzlar dışında herhangi bir namazın (vitir namazı da dahil) cami ve mescitlerde kılınmasına karşı çıkmış, izin vermemiştir. Çünkü Hz. Peygamber bu konuda böyle davranmıştır.

Peygamberimizin uygulama ve emri, farz dışındaki namazların herkesin kendi evinde kılınmasıdır. Tam bu noktada Temizel, Buhari ve Müslim'de yer alan şu hadisi veriyor: ‘‘Müslümanlar olarak sizin üzerinize düşen, farzlar dışındaki namazlarınızı evlerinizde kılmanızdır.’’

Temizel'in kitabında ibretle okunacak önemli saptamalar var. Bunların tümünü vermeye bu sütun müsait değildir. Birkaç konuya daha, sadece başlıklar halinde değinip kitabın okunmasını önereceğim. (Denizli'deki irtibat telefonu: 0.258/241 50 18-20)

Camilerimizde uygulanan müezzinlik şekli, Peygamberimizin sünnetine uymamaktadır.

Tüm ibadetler, Kuran ve sünnet ölçüsüne uygun olmak şartıyla hayır getirir; aksi halde ibadet görünümü içinde günah işlenmiş olur. ‘‘Herhangi bir ibadet ki onda Allah'tan başkasına sığınma ve tapınma anlam ve mahiyeti vardır, o ancak şirk ve sapıklıktır. Onu yapana yazıktır.’’ (s.31) Bir felaket zamanında sığınılacak merci, ‘‘evliya’’ denen kişi veya türbeler değil, yalnız ve yalnız Allah'tır. Tüm Müslümanlar Allah'ın evliyasıdır. Sığınacaklarsa, kendi gayret ve niyetlerine sığınsınlar.'' (s.52-58)

Farz dışındaki namazlar sadece tavsiye edilir. Onlar için ne tazyike gidilir, ne de ısrara. Onları kılmayanların ‘‘şefaatten mahrumluk’’la tehdidi İslam'a aykırıdır. (s.90-93) Altı büyük hadis kitabı dışındaki hadislere, özellikle tasavvuf kitaplarındaki hadislere güvenilemez. (s.94-97)

SÜNNET GEREĞİ

‘‘Bir bid'atı din diye icra etmek, Hz. Muhammed'in peygamberliğinde yanlışlar olduğunu iddia etmekle eşanlamlıdır. Bir bid'at icat etmekse bundan daha da tehlikelidir. (s.124) Tüm meselelerde bir müçtehidi taklit diye bir şey yoktur. Dileyen dilediği meselede dilediği müçtehidi izleyebilir. (s.125)

Camilere farzlar dışında namazın sokulmaması gibi farzların uzatılmaması da sünnetin gereğidir. Camilerde namazlardan sonra bir dua faslı da sünnete terstir. Namazın bizzat kendisi bir duadır. (s.128-129)

Yazarın Tüm Yazıları