Paylaş
‘Nilüfer Göle'nin atölyesi’nden söz etmiştim. O atölyede yapılan tezlerden biri de Yaşar Nuri'nin dünyasına eğiliyordu.
Bu kez, bir başka bilginin, Fransız sosyolog Gerar Groc'un atölyesinden söz edeceğim. O atölyedeki çalışmaların da biri Yaşar Nuri düşüncesine eğilmektedir. Groc'un yönetim ve denetiminde bir Türk hanımı, Buket Türkmen tarafından yapılan bu çalışma, ‘‘Institut National des Langues et Civilisations Orientales’’in yayın organı olan ‘‘L'Autre Islam’’ın 6. sayısında (Yıl: 1999) yayımlanmış. Anılan sayının özel adı, ‘‘Formes Nouvelles de I'Islam en Turquie: Türkiye'de İslam'ın Yeni Şekilleri.’’
Yaşar Nuri ile ilgili çalışma, yayının 81-90. sayfaları arasında şu başlıkla yer alıyor: ‘‘Le Retour au Coran de Yaşar Nuri Öztürk; vers un Islam National?: Yaşar Nuri Öztürk'ün Kur'an'a Dönüşü; Milli Bir İslam'a Doğru mu?’’
Günümüz Türkiye uzmanlarından biri olan Gerar Groc'un yönettiği ve yayımladığı bu çalışma, benim katılmadığım bazı tespitler içeriyor olsa da akademik bakımdan değerlidir. Merak edenler olabilir düşüncesiyle, bu Fransızca makaleyi özetlemek istiyorum:
Türkiye'de İslam'ın seksenli yıllardaki politik ve kültürel yükselişi, bu dönemdeki sosyal ve politik gelişmelerin kaderini belirledi. İslam'ın bu yükselişi, sadece modernist bürokrasinin ve ordunun reaksiyonunu değil, sivil reaksiyonları da tahrik etmiştir. Söz konusu olan, sonuçta yönetici gücü belirleyen taraf olmaktı. Laik Kemalistlerin ‘‘İslamcı tehlike’’ dedikleri olguyla, iktidarı elinde tutan geleneksel güç odakları arasındaki çekişme sürüyordu.
İşte tam bu sırada, Türk toplumu, ilahiyatçı düşünür Yaşar Nuri Öztürk'ün İslami söylemini keşfetti. Çok sayıda kitap, makale, televizyon programıyla ortaya konan yeni bir İslami vizyonla karşılaşılmıştı. Bu vizyon, laik Müslüman kesime sadece ‘‘gerçek İslam’’ı öğretmekle kalmıyor, onlara siyasal İslamcılar karşısında savunmalarını yapmaya yarayacak dinsel bilgi donanımı da sunuyordu.
Yaşar Nuri'nin bu ‘‘Kur'an'a dönüş hareketi’’, İslam inancını, tüm reform söylemlerini dışlayan bir yaklaşımla yeniden formüle ediyordu. Yaptığı iş, Kur'an'daki içtihat ruhunu işletmekti. Onun söylemine göre, Kur'an'ın çağın ilerisinde olması, Müslümanların çağın ilerisinde olduğu anlamına gelmiyordu. ‘‘Çağ Kur'an'ın gerisinde ama, Müslümanlar çağın da gerisinde’’ idi...
Geleneksel dinin reddi, İslam'ın çağa uydurulması anlamına değil, dinin Kur'an'daki öze döndürülmesi anlamına geliyordu. En modern kavramlar olan demokrasi, insan hakları gibi değerlerle Kur'an arasında bağlantı kuran bir ‘‘yeniden okuyuş biçimi’’ idi bu...
Söylemin esaslarından biri de İslam'ın Araplaştırılmasına karşı çıkıştı. Müslümanların Araplar gibi yaşamak zorunda bırakılmaları kesinlikle sorgulanmalıydı.
Öztürk, sadece dinci dogmalara karşı çıkmadı, laik uçların dogmalarına da karşı çıktı. Bunların biri din adına, öteki çağdaşlık adına körleştiriyordu. Evrenselliğin anahtarı, bunların elinde değil, Kur'an vahiylerinde idi.
Öztürk'ün eleştirisinden modernite de payını almıştır: Kapitalizm, oryantalizm, hatta insanı özünden uzaklaştırıp dejenere eden teknoloji, modernite adına eleştirilen kavramlar arasındadır. Modern bir hayat tarzı önerilmektedir ama Cumhuriyet Türkiyesi'nin dinsel kurum ve kavramlarının yeniden yapılandırılması da şart görülmektedir.
Y.N. Öztürk'ün notu: Ağrı Dağı'nda bir kaza sonucu yaşamını yitiren AKUT üyesi İskender Iğdır'a Tanrı'dan rahmet diliyorum. Ailesinin, arkadaşlarının ve milletimizin başı sağ olsun! Nur içinde yatsın!
Paylaş