Paylaş
Başlığımızı, ‘‘Anadilde (Türkçe ile) İbadet Meselesi’’ diye de atabilirdim. Çünkü TÜYAP Fuarı'nda gerçekleşen son derece anlamlı ve önemli panelin adı buydu. O panel, Türkiye ve Türk halkı ile ilgili epey konunun altını çizmiş ve bazı hayati meselelerimizi yeniden düşünmemize yol açmıştır. Bunların birincisi, ‘‘Türkçe ile ibadet’’ meselesidir.
Evet, yine bu mesele. Bu mesele iyiden iyiye bir insan hakları ve Türk dünyası meselesi olacağa benziyor. Tarihe, akla ve İslam fıkıh mirasına yalan söyleterek, kitlelerin, anadillerinde kulluk ve ibadet haklarını ellerinden almaya kalkan malum zihniyetlerin, engizisyon sloganlarıyla bastırmaya çalıştıkları büyük halk çoğunluğu ve ikiyüzlülüğe düşmeyen aydınlar bu konu üzerinde titremektedir.
Anadilimizle ibadet ve kulluk hakkı, hem bir Türk dünyası meselesi, hem de bir insan hakları meselesidir. 21. Yüzyıl'ın eşiğinde, 250 milyonluk bir kitleyi ve genelde insanın hukukunu ilgilendiren bir konunun, hurafe pazarı ve Arabizm avukatlığı adına unutturulması mümkün değildir.
‘‘Yeniden Yapılanmak’’ kitabımın 12. baskısına eklediğim ‘‘Anadilde İbadet’’ bölümü, katıldığım TÜYAP Kitap Fuarı'nda, çok ilgi gören bir panele konu oldu. Büyük tarihçimiz Cemal Kutay'ın da katıldığı panel, bence Türkiye'nin en hayati meselelerinden birine çok yetkin ve ciddi biçimde eğilmişti. Ne yazık ki, medyamızdan o ‘‘çok hayati ve ciddi panel’’de tek Allah kulu yoktu.
Otuz sekiz yıldır fiilen yazdığım ve on yıldan beri de sürekli konuştuğum medyamız adına utanç duydum. Cumhuriyetin 75. yılını kutlayan Türkiye'nin medyası bu mu? Hele hele ‘‘Cumhuriyetçi’’ medyası bu mu? Cumhuriyetçilik, 29 Ekim günü bir Atatürk posteri yayınlamakla bitiyor mu?
90 yaşını aşmış ve yazdığı 176 eserle dünya rekorunu elinde tutan bir tarih yazarımız, Cemal Kutay kalkıyor, binbir zorlukla TÜYAP'a geliyor ve bir iman adamının tüm heybetiyle bir saat konuşuyor, çok çok ciddi şeyler söylüyor. Daha da önemlisi, senelerden beri ‘‘otomatiğe bağlanmış bir liste’’nin ‘‘bitti, albaştan’’ sistemiyle TÜYAP Kitap Fuarı onur yazarı ‘‘seçildiği’’ni(!) bile bile. Böyle bir onur konukluğu söz konusu ise bunun akla gelecek ilk isminin kendisi olması gerektiğini söylemeye tenezzül etmeden. Ve yorgun kalbini dinlemeden coşarak konuşuyor. Ve tüm bunlar, basında bir satırla veya bir görüntüyle yer almıyor.
Yazık, binlerce yazık!..
Ama halk boş durmuyor. Medyanın da ‘‘aydın’’ patentli, ‘‘evlere şenlik’’ birçok muhteremin de fersah fersah önünde giden halk, olayı kavrıyor, değerlendiriyor, sahip çıkıyor ve takip ediyor.
Panel gününden beri telefon ve faks yağıyor. Anadilimizde kulluk hakkımızı yeniden ele aldığımız ‘‘Ek’’ bölümü, ibadetlerimizi nasıl eda edeceğimizi de gösteren bir uygulama örneği ilavesi ile ayrı bir kitapçık halinde yayınlamam isteniyor.
Böyle bir bölüm, hazırlamakta olduğum ‘‘Kuran ve Sünnete Göre İslam İlmihali’’ kitabımda yer alacaktır. Ama onun yayınını bekleyemeyiz diyen istekler belli bir yoğunluğa ulaşırsa, cep kitabını yayınlamak zahmetinden asla kaçınmam.
Bu halka çok şey verdiğimi bildiğim gibi, bu halkın da bana çok şey verdiğini ve ona şükran borçlu olduğumu biliyorum. Bu benim halkımdır. İmanımı, yarınlarımı, coşkularımı, onurumu, gücümü paylaştığım halkımdır. Ne düşünürsem onunla düşünürüm, ne yaparsam onunla yaparım. Klikçilikle, kapı arkalarında, merdiven altlarında takıyye oyunları sergileyerek, bölüp parselleyerek tek adım atmam.
Bu bir Kuvayı Milliye ruhudur.
Evet, bu ruhla tekrar söylüyorum: Anadilde (veya Türkçe) ibadet konusunu, tüm detayları ve uygulamalarıyla anlatmamı, ‘‘İslam İlmihali’’nin yayınından önce istiyorsanız, onu hemen yayınlarım. Adı da ‘‘Türkçe ile İbadet Rehberi’’ olur.
Dinci ve inkârcı yobazlıklara karşı beni bağrına basmış, bana tüm yüreğiyle destek vermiş, beni ana kucağı gibi sarmış bu aziz halk için, otuz beş yıldır sürdürdüğüm uykusuzluk ve çileyi bir otuz beş yıl daha sürdürmeye hazırım.
Paylaş