Paylaş
Fosilperestlik fosile tapmak demek. Deyimi, Batı dillerine Latince'deki ‘‘fossilis’’ten geçen fosil kelimesiyle, Farsça'daki perestiden (tapmak) kelimesini kullanarak oluşturduk. Fosil, daha önce yaşamış bir varlığın toprak altındaki kalıntısı anlamında...
Varlığı toprak ötesine geçebilen bir canlının tüm yüceliği, fosilden daha fazla bir şey olabilmektir. Bu yüzden insan, tüm ruhçu düşünürler için, fosil olmayı aşan bir varlıktır. Evet, insanın bir fosil yanı vardır, ama onu sadece fosil olarak düşünmek insan gerçeğine hakarettir. O halde insana saygıyı insanın fosil yanına bağlamak, çamuru ve yeraltını kutsal ilan etmek şeklinde bir ilkelliktir. Fosilperestlik, insanı, ölümsüz prensiplerin, ruhun konusu olmaktan çıkarıp, et-kan ve kemik yığını durumuna getirmek ve kutsala saygı adı altında fosile tapmak diye tanımlanabilir.
Vahye dayalı dinlerin putperestlikle savaşları bir anlamda fosilperestlikle savaştır. Put, ölümsüzün yerine konan, çürümeye mahkûm fosil varlıktır. Tüm şekilciliklerde az veya çok fosilperestlik vardır. Fosilden ideye geçebilmek, zamanüstü gerçeği, evrensel prensipleri yakalayabilen benliklerin işidir.
* * *
Kuran; insanı, fosile tapmaktan kurtarıp prensiplere bağlanma noktasına yükseltmek ister. Bunun içindir ki Kuran, her şeyden önce dini kişiye bağlı bir kurum olmaktan çıkarır. Dinin kurucusu ve koruyucusu bir kişi veya kişiler değil, Yaratıcı Kudret'tir. Yani fosilleşmesi söz konusu edilemeyecek varlık... Bunun bir uzantısı olarak, dinin adı da kişi veya kişilere nispet edilmek yerine, barış ve esenlik anlamındaki bir kavrama nispet edilmiş ve İslam olmuştur. Bu ad değiştirilemez, bir başka kelimeyle birleştirilemez. Kuran, dini, onu tanıtan peygamberlerin adına nispet etmekten bile kaçınır. Kişilerin veya konsillerin kotardığı din, vahyin dini olamaz. Vahyin dinini kişi veya konsillerin adına nispet ederek anmak, Kuran'a göre, şirktir.
Yaratıcı'nın ve gerçeğin birliğine bağlı dini, kişilere yani fosil yanları olan varlıklara bağlayalıdan beri, vahyin rahmet ve bereket eli üzerimizden çekilmiştir. On asrı aşkın bir zamandır, Kuran dininin yaftası altında fosillere bağlanma gibi bir felaketin kucağında kıvranıyoruz. Fosilperestlik, yüzyıllardan beri, koca bir kitlenin şuuraltı haline getirilmiştir. Bunun içindir ki dini, evrensel prensiplerinin kaynağı olan kitaba bağlamaktan adeta kaçıyor ve onu yüzlerce fosil ada veya kişiye nispet ediyoruz. Fosil-kuvvetlere başvurmadan ruhları coşturmak imkânsız denecek kadar zor oluyor. Mücadele, fosil-kuvvetler için veriliyor, alkışlar fosil-kuvvetler için yankılanıyor. Fosil-kuvvetlerin çokluğuyla öylesine övünülüyor ki, mezarlar bile hesaba katılıp sayılıyor. (Bk. Kuran, Tekâsür suresi). Hareket ve varış noktalarını fosil-kuvvetler belirliyor. Sevgiler ve yergiler fosil-kuvvetlere yöneltiliyor. Parçalanmanın, didişmenin temelinde bu vardır. Fosil-kuvvetlerin yerine ölümsüz prensipler geçirilirse, kim ne için ve hangi gerekçeyle parçalanacaktır? Saltanatlarını, kitleleri parçalamak üstüne oturtanların, evrensel prensipler yerine ‘‘fosil-kuvvetlerin klik dinleri’’ne çağırmaları işte bu yüzdendir. Çünkü evrensel prensiplerde birleşen insanları birbirleriyle sürtüştürerek çıkar saltanatına enerji sağlamak mümkün olmaz. Kitleleri sömürmek için her prensip bir fosil-kuvvetle eşitlenerek ortaya sürülecektir. Velilik, türbe-fosille, ilim, ulema-fosille, politika lider-fosille... Şirk, işte budur...
* * *
Dinden siyasete, sanattan ticarete kadar korkunç bir fosil sömürüsü insanımızın beynini, ruhunu ve kesesini kemirmektedir. Fosil sömürüsünün işe yararlığı iyi bilindiği içindir ki, herhangi bir koltuğa oturan, mihraba veya minbere çıkan, fosil-kuvvet haline gelinceye kadar oradan inmek istememektedir. İşte bu yüzden, bütün bu alanlarda yeni ve yaşayan değerler üretmek yerine, fosil-ilahlara arz-ı ubûdiyet etmeyi yeğliyoruz. Daha başarılı olmak, bir fosil-ilahı daha fazla kutsamaya bağlanmıştır. Fosil-kuvvetlere dil uzatmaksa, oyunbozanlık ve ‘‘kutsala saygısızlık’’ diye damgalanmaktadır.
Fosil ilahların yerine gerçek Yaratıcı'yı, fosil kuvvetlerin yerine de zamanüstü prensipleri koymadıkça şeytan üfürüğüyle beslenen ölümcül uykudan uyanmanın hayali bile mümkün değildir.
Fosil ilahlar panteonunun aforoz ve dayatmalarıyla Allah'ın dini İslam'ın buyruklarını birbirinden ayırmak için ‘‘Kuran'ın Temel Buyrukları’’nı yazdım, yayınlandı. Fosillere teslim edilen halkımızın yüzünü sonsuza ve ölümsüze çevirmek isteyenlere bu kitabı tanımalarını öneriyorum.
Başka ne yapabilirim, siz söyleyin!
Paylaş