Paylaş
Dindarın işi çok zor, dindarın çilesi çok büyük...
İki başlı bir çileye maruzdur dindar: İnkár yobazının küçümseme ve horlamasından kaynaklanan çile, din tüccarı yobazın sebep olduğu kirlenme ve paslanmadan kaynaklanan çile...
Dindarın işi gerçekten zor... Hem omuzlarına bindirdiği ‘‘kozmik emanet’’in gereğini yerine getirmek zorunda, hem de dinci yobazın muazzez kavramlara sıçrattığı katranı temizlemek ve dinin tanrısal çehresini ortaya çıkarmak zorunda dindar...
İç içe çileler yükü altında dindar, iç içe berzahları geçmek zorunda: İnsan olmanın çilesi, Müslüman olmanın çilesi, dine leke çaldırmama titizliğinin çilesi, din tüccarının din bünyesinde açtığı yaraları merhemleme çilesi, helal lokma yemek yükümlülüğünün getirdiği çile...
Ve nihayet, yaratılmışları Yaratan'dan ötürü sevip sayma yükümlülüğünün getirdiği çile...
Kin tutamaz dindar, intikamcılık yapamaz, şehvete tapamaz; edepsizlik-yüzsüzlük vadilerinde dolaşamaz... Yani nefsinin iştahlarını tatmin gibi bir keyfi olamaz dindarın... Çünkü o hayvanlığa prim veremez, zevk ve keyif için helal dairesinde kalmak borcundadır. Bilir ki haram dairesine sapmak fıtratı dejenere etmektir.
Ve böyle bir dejenerasyon ne din barındırır, ne iman; ne vicdan bırakır, ne irfan.
Upuzun, ipince bir sırat köprüsü üstünde yürümek zorundadır dindar...
Kutsal değerleri hayvancıl iştahlarını tatmine araç yapan ‘‘mukaddesat bezirgánlarının istismarları’’ yüzünden vücut bulan çile, özellikle Türkiye gibi bir ülkede, tam cehennem azabına dönüşmektedir. Ne yapsın şu ‘‘insan olmak’’ borcu altında bulunan dindar, ne yapsın!
O ışık yüzlü, ak gönüllü dindar... O gecelerin bağrındaki secdeleri gözyaşlarıyla ıslatan, ağzına koyduğu her lokmanın harama bulaşıp bulaşmadığını düşündüğü için ekmeği boğazına düğümlenen dindar... Keneden kelebeğe, doğudan batıya tüm acılardan vicdanı etkilenen dindar her devirde hem şeytandan çekmektedir hem insandan...
Ey nur yüzlü, rahmet bakışlı dindar! Senin çilen ezelden başladı, ebede sürüp gidecektir. Çünkü senin, Rabbine doğru yol almaya ahdin var. Ve yolun en güvenilir azığı ıstıraptır...
Ey sözlerin tümünü dinleyip de en güzeline uyan (bk. Kuran; Zümer Suresi, 18) gönül gözü apaçık dindar! Yaklaş bana! Yaklaş ki sana sonsuzluğun kitabından bir teselli ezgisi ulaştırayım. İyi bilirsin, bizim susuzluğumuzun bu ezgiden başka hiçbir nimet gideremez.
‘‘Allah'a çağırıp / yakarıp hayra ve barışa yönelik iş yapan ve 'ben Müslümanlardanım' diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır!?’’ (Kuran; Fussilet Suresi, 33).
Selam sana ey ışık yüzlü dindar... Selam sana ey rahmet insan!..
Paylaş