Paylaş
Başlığımızın Türkçe karşılığı, ‘‘din ve duvar’’. Büyük bir sahabinin sözündeki estetiği bozmamak için sözcüklerin Arapçalarını aynen korudum.
Tıyn (Türkçe'deki T ile yazılan ve incir anlamına gelen tin değil), toprak, çamur ve bunlardan yapılan maddeler anlamında bir kelime. İmamı Azam'ın da bağlı olduğu akılcı fıkıh ekolünün babası sayılan ünlü sahabi İbn Mes'ud bu kelimeyi, muhteşem bir Kuransal espriyi vermek için yine muhteşem bir benzetmede kullanmıştır.
İbn Mus'ud'a göre, Kuran'ın dini, toprak ve duvar saltanatının yerine insan onurunu ve insan haklarını getirmekle seçkinleşir. Böyle düşündüğü içindir ki bu büyük fıkıh devi, dinin duvara teslimini, din adına duvar yükseltme tutkusunu bir çöküş ve çürüyüş olarak görmüş ve sonraki kuşakların dikkatini bu noktadan gelecek yıkımlara çekmiştir. Irak fıkıh ekolünün temellerini attığı Küfe'ye ilk geldiğinde nakışlı-süslü bir cami gördü ve dedi: ‘‘Bunu kim yaptı? Bunu yapan, Allah'ın malını Allah'a isyanda harcamış.’’ Demek istiyor ki İbn Mes'ud, din ve Allah rızası adına duvar süslemek, özellikle mabet süslemek, Allah'a ibadet adı altında Allah'a isyandır. Ve İbn Mes'ud başlığımıza kaynaklık eden ölümsüz sözü ekliyor: ‘‘İlerki zamanlarda, tıynı yükseltip dini alçaltan bir topluluk gelecek.’’
* * *
Evet, o topluluk ve o günler gelmiştir. Gelmiştir ki, cami yapan yığın yığın insana rağmen insan yapan tek cami görülemiyor. İnsan yapan mabet inşası, gerçek dinin ve dindarın işidir. Hurafe dini ve bunun tüccarı olan dinci, cami yapan insan üretir ama insan yapan cami üretemez.
İnsan yapan caminin varlığını nasıl anlarsınız? Kuran dinini özünden tanıyanlar bunun cevabını rahatlıkla bulur. Ben söyleyeyim: İnsan yapan bir tek caminin bulunduğu semtte insana hizmet eden birkaç okul, birkaç sağlık merkezi, birkaç ambulans, birkaç felsefe kulübü, birkaç spor salonu, birkaç kültür ocağı, birkaç tiyatro bulunur. Eğer birkaç cami var, ama bu saydıklarımızdan hiçbiri yoksa orada insan yapan mabet ok demektir. Bunun açık anlamı ise orada Kuran'ın dini yok, ama o dinin amansız bir sömürüsü var demektir.
Bizim eserlerimizde sıkça görülen insancı din-duvarcı din, gerçek din-duvar dini gibi ayrımların hareket noktası olan bu anlayışın biraz daha arka planında şunlar var: Hz. Peygamber diyor ki: ‘‘Mabetleri süsleyip püslemek, yükseltip görkemli kılmakla görevlendirilmedim.’’ Ve: ‘‘Gün gelecek, mabetlerinizi, tıpkı Yahudi ve Hıristiyanlar'ın yaptıkları gibi süsleyip püsleyeceksiniz.’’ Ve: ‘‘Kuran nüshalarını nakışlayıp mescit ve mabetlerinizi süsleyip püslediğinizde yıkım ve çöküş, üzerinizedir.’’
Hz. Ali diyor ki: ‘‘Bir toplum, mescit ve mabetlerini süsleyip püsleyince ibadetleri bozguna uğrayıp perişan olur.’’
Ömer bin Abdülaziz, Şam camiine Emevi kralı Velid'in koydurduğu süsleri söktürüp kamu hazinesine göndermiştir.
İmamı Malik, camilerin şurasına burasına Kuran ayetlerinin yazdırılmasına bile karşı çıkmış, bunları bid'at (dine bir şeyler ekleme) saymıştır. Aynı İmam Malik, camilere para toplamak için konan ‘‘yardım-sadaka sandıkları’’na da şöyle diyerek karşı çıkmıştır: ‘‘Allah, mescitleri dünyalık toplama yeri yapmamıştır.’’ (Tüm alıntılar için bk. Turtuşi; el-Bida, 218-234)
* * *
Emevi kodamanlarının başlattığı tahribe böylesine anlamlı bir tavırla karşı çıkan bu ilk tevhit kuşakları bunu neden yaptılar? Camiye, namaza karşı oldularından mı? Elbetteki hayır! Onlar, bu gidişin nerelere mal olacağını biliyorlardı. Gerçek dini çürüten birileri, bu çürümüşlüğü örtmek için bir ‘‘cami sanayii’’, bir ‘‘cami yapım iş kolu’’ geliştirerek bununla dindarlık gösterisi ve bu gösteri üzerinden politika yapacaklar. Ve bu arada yüzlerce, binlerce açıkgöz kese dolduracak. Bu sanayiin tartışılmaz göstergeleri, sokaklarımızı doldurmuş bulunuyor: Ortada dört duvar bir cami, üstte riya ve bidat alameti iki minare ve altta ‘‘iş kolu’’nun göstergesi birkaç (bazen onlarca) dükkan...
Bilgin sahabi İbn Mesud'un gözüyle bakıp değerlendirme yaparsanız, ‘‘iş kolu’’nun size yapıştıracağı yafta hazırdır: ‘‘Zındık, camiye-cemaate karşı çıkıyor!’’ Böyle bir zihniyete söylenecek sözü, biraz önce verdiğimiz hadisten alalım: ‘‘ed-Debaru aleyküm: Yıkım ve çöküş üstünüzedir!’’
Paylaş