Paylaş
Kur’an’a göre, bu talan, “Sizi Allah’a götüreceğiz” vaadiyle kandırılarak yapılmaktadır.
Yine Kur’an’a göre, talan bittikten sonra halkın elinde kalan şudur:
Allah’ın yolundan daha da uzaklaşmış olmak.
Din sınıfı, işte böylesine vicdansız ve zalim bir sınıftır.
Din sınıfı, tarih boyunca, bir ‘gulûl mücrimleri sınıfı’ yani kamunun haklarını çalıp çırpan sınıf olagelmiştir.
Kur’ansal bir terim olan ‘gulûl’ün halkın haklarını, mallarını çeşitli oyunlarla ele geçirmek olduğunu biliyoruz.
Kur’an, din sınıfının, ‘halkı Allah ile aldatarak soyan mücrimler sınıfı’ olduğu gerçeğini çok açık, sade ama etkileyici bir biçimde ve bir uyarı şeklinde ifadeye koymaktadır:
“Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıkabasa yerler de insanları Allah'ın yolundan usandırarak vazgeçirirler/insanları Allah yoluna karşı konuma getirirler/insanları, su yolunu kesmiş zehirli yılanlar gibi ürkütürler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula!” (Tevbe, 34)
Demek ki din sınıfı olursa halk, bu sınıf tarafından “Sizi Allah’a götüreceğiz” diye kandırılacak, buna inanan halkın elinde avucunda ne varsa soyulacak, sonunda da Allah’a gitmeyi bekleyen halk Allah’tan daha da uzaklaşmış olacak.
Hatta belki de dine-imana düşman kesilecek.
Veya karmaşa ve bunalımlar içinde ruhsal dengelerini yitirecektir.
Türkiye’de dinciliğin açtığı yıkım, toplumda bu üç belayı yaymıştır.
Din sınıfı bununla da yetinmez; dokunulmazlık ve despotizmini bir sadizme dönüştürür ve kendisini Allah’ın yetkileriyle donanmış ilan eder. Hatta ‘yedek Tanrı’ (tâbir, Kur’an’ındır) ilan eder.
Aldatılan halk, ne yazık ki bunu da kabul edecektir. Kur’an bu tarihsel gerçeği de ifadeye koymaktadır:
“Allah'ın yanında, hahamlarını ve ruhbanlarını da rabler edindiler. Meryem'in oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet etmemeleri emredilmişti. İlah yok o tek Allah'tan başka! Onların ortak koştuklarından arınmıştır O!” (Tevbe, 31)
Paylaş