Yaşar Nuri Öztürk: Çağdışı ve çağdaş yobazlık

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Başlığı ‘‘zamana tapma’’ diye de atabilirdik. Çünkü tüm yobazlıklar belli bir zamanın değerlerini ilahlaştırma ve bu ilahlaştırmanın uzantısı olan tabuları insana egemen kılma illetine dayanmaktadır. Yobazlığın temel ‘‘felsefe’’si, ‘‘bizi zamandan başkası öldürmüyor’’ (Kuran, Casiye, 24) tezidir. Belli bir zaman seçilir ve hayat, o zamanın şartları ve değerleriyle eşitlenir. Din budur yobazlık için, aydınlık budur, iyi ve güzel budur.

Yobazlık, insanın daha iyiye ve daha güzele doğru kanat açmasından rahatsız olan bir şuuraltının ürünüdür. Yobazlık ‘‘daha iyi’’nin olabileceğini asla kabul etmez. Yeni ufuklara yükselme yerine hep aynı çukurda çakılıp kalma ve o çukurun dışında kalanları yetersiz veya ‘‘zararlı’’ ilan etme tutkusu, yobazlığın bir tür ‘‘alameti farika’’sıdır. Yerleştiği çukurun dışında dünya kabul etmemek, yobazlığın dini-imanıdır. Durmadan yürümek ve sürekli değişmek, varoluşun omurgası olduğu için, yobazlık, hayata ve insana kurulmuş pusuların en zararlısıdır.

Çağdışı yobazlık, eskiyi putlaştırır; çağdaş yobazlık ise içinde yaşanılan zamanı. Çağdışı yobazlığın, eskiyi putlaştırarak bu yolla dejenere etmeyeceği hiçbir değer düşünülemez. Çağdışı yobazlığın en büyük yıkımı, peygamberlerin mesajını, o mesajın insanlığa tebliğ edildiği zaman çerçevesinin şartları ve kabulleriyle eşitlemek biçiminde belirir. Çağdışı yobazlık için bir peygamber, getirdiği mesajın canlı modeli değil, mesajı getirdiği zamanın örflerinin hamalıdır. Çağdışı yobazlık, varoluş diyalektiğinin en ileri temsilcisi olan peygamberi, yaşadığı zamanın örflerini kutsallaştıran bir şekil prototipi olarak görür.

Peygamberlere karşı onların çağlarında direnişe geçen inkárcı yobazlığın ruh yapısıyla, sonraki zamanlarda peygamberin mesajındaki evrenselliği karartan çağdışı yobazlığın ruh yapısı aynıdır. Gerçek şu ki, çağdışı yobazlığın, peygamberleri safdışı etmek için onlara karşı inkár adına ileri sürdüğü gerekçeler, daha sonraki zamanlarda din adına ileri sürülen yobaz gerekçelerin aynıdır. Kuran bu noktaya, birçok ayetinde parmak basmıştır. Peygamber devrinde inkár, sonraki zamanlarda ‘‘dindarlık’’ adı altında sergilenen bu yobaz manifestonun temel idesini Kuran, bir numaralı yobazlık kurumu olan şirkin ağzından şu şekilde ifadeye koyuyor: ‘‘Atalarımızı hangi hal üzere bulduysak sadece ona uyarız’’ (Bakara, 170; Lukman, 21) Ve şu zehirli serzeniş: ‘‘Bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz halden döndürmek için mi geldin sen?’’ (Yûnus, 78).

Çağdaş yobazlığın, evrensel yürüyüşü bir yere çakıp dondurmak için kullandığı slogan da budur. O da yaşanan zamanı ilahlaştırır. Çağdaş yobaza göre, çağ her şeydir, yarın yoktur. Çağın alkışı, gerçeğin yanılmaz kanıtıdır. Çağ denen ‘‘tanrı’’ asla ve asla ‘‘acaba’’ kabul etmez; yarınlardan, değişmeden, ‘‘bir kez daha gözden geçirelim’’den tiksinen bir tanrıdır çağdaş yobazın tanrısı. Güneşin her doğuşunda birkaç açığı ortaya çıkan bu inatçı ve öfkeli ‘‘çağ-tanrı’’, süslediği magazinlerin sayfaları dışında bir evrenin düşünülmesinden bile rahatsız olur. İnsan ya çağdır, ya da hiçbir şey. Çağ denen mabudun önünde diz çökmeyen bütün ‘‘asiler’’, ilkel-zararlı mahluklardır.

İki yobazlığın kirinden-pasından arınmanın, hayal kırıklığına uğratmayan yolu, insan gerçeğini hem eskinin hem de çağın üstüne çıkarmaktır. Bunu, iki yobazlığın saplantısına karşı insan gerçeğine sarılmak diye de ifade edebiliriz. Çünkü insan gerçeği, yaşayan ve elle tutulan tek realitedir. İnsanın bugününü mutlu kılma niyeti, çağdışı yobazlığı, yarınlarını yeni ufuklara kavuşturma gayreti de çağdaş yobazlığı etkisiz kılar. İnsan gerçeğini öne çıkarmanın pratik ifadesi, insanlar ve zamanlar arasında diyaloğu kurmaktır. Bu anlamda diyalog, şu veya bu zaman parçasını, şu veya bu kişiyi ilahlaştırma tutkusundan kurtulmaktır.



Yazarın Tüm Yazıları