Bir Ezherli'nin mektubu (1)

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Kayseri'den yazıyor Eyüp Bilgin. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersleri öğretmenliğinden emekli. Mısır'daki El-Ezher Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ile Bağdat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun. Yüzyılımızın en büyük fıkıh bilginleri arasında yer alan Muhammed Ebu Zehra'dan fıkıh okumuş.

Hanefi fıkhının dev isimlerinden biri olan ve İmamı Azam'la ilgili çalışmalarıyla tanınan Ebu Zehra'nın öğrencisi olmak, gerçekten mutluluk verici...

Tahsili bakımından benim meslektaşım, görüşleri ve duyguları bakımından da gönüldaşım olduğu anlaşılan Eyüp Bilgin, özellikle ‘‘anadilde ibadet’’ konusunu ele alan çok değerli bir mektup yazmış. Tam 8 sayfa. Bilgin kardeşime takdir ve teşekkürlerimi ileterek bu mektuptan bazı pasajları sizin de okumanızı istiyorum.

‘‘Sizi, Türk insanına ve Türkiye'ye, Kuran'ın bir elçisi olarak görüyorum. Ezher (Kahire) ve Bağdat üniversiteleri ilahiyat fakültelerinden mezunum.’’

‘‘Daha öğrenci iken şunları düşünürdüm: Arap toplumu, kutsal kitabımızı okur ve dinlerken anlıyor. Kuran da zaten bunu istiyor. Ama biz Türkler anlamadan okuyoruz. Demek ki ortada bir engel var. Bu da, kendi dilimize asırlarca çevrilmemiş olması. Bunda ya ilmi bir sakatlık var, ya da ticaret var...’’

‘‘Fıkıh alimlerimizin en büyük tembelliklerinden biri de, ibadetlerimizde okunan ayetlerin, anlayarak okunmasını kayıtdışı bırakmalarıdır. Eğer namazlarda okunan ayetlerin anlayarak okunmasını şart koşsalardı bugün, Arap olmayan milletlerin tümü Kuran'ı anlayarak okur olacaklardı. O zaman sizin içtihadi çalışmalarınıza da gerek kalmayacaktı. Avrupalılar bu işi vaktinde çözdüler. Eğer biz de bunu vaktinde çözmüş olsaydık matbaayı biz onlardan değil, onlar bizden alacaklardı...’’

‘‘İbadetlerimizi kendi dilimizde yapma işini şimdilerde halledemez isek gelecek kuşaklar bizi kınayacaklardır. Zararın neresinden dönersek kârdır sözü uyarınca bu problemi en kısa zamanda çözmeliyiz.’’

‘‘Biz Türk toplumu, davar sürüsü ve aptal değiliz. Kendi dilimizde ibadet etmemize Kuran ve Peygamberimiz ruhsat vermişken biz bundan faydalanma yönüne neden gitmiyoruz? Geri zekâlı mıyız? Bu konuda medyanın ve toplumun harekete geçmesi ve konunun güncel hale getirilmesi elzemdir.’’

‘‘Şöyle veya böyle, Türk toplumu Kuran'ı anlamamaya mahkûm edilmiştir. Bunu anlamak da, anlatmak da zordur.’’

‘‘Oysa ki Kuran'ı anlayarak okumak her Müslüman'ın hakkıdır. Bu hak, Kuran tarafından verilmiştir. O halde anlayarak ibadet etmek hakkı da verilmiştir. Bu hak, Arap olmayan milletler için ayrıca bir zorunluluk olmaktadır. Bunun böyle olduğu, ilgili kişilerce yüzyıllardır anlatılamamıştır. Tembelliğimiz ve korkaklığımız yüzünden bu problemi çözemiyoruz. Oysa ki çözümü kolaydır. Yeter ki anlatmayı bilelim.’’

‘‘Doğrusu ben hayret ediyorum; Türkiye'de henüz ne laiklik anlatılabilmiş ne de şeriat!..’’

‘‘Merhum Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra'nın sınıfımızda iki yıl fıkıh dersleri okuttuğunu unutmuyorum. Bu müçtehit hocama, bir gün şöyle bir soru sordum: 'Hocam, bizim halkımızın çok azı Kuran okur, ya da dinler. Ama hiçbiri okuduğunu anlamaz. Namazlarında okuduklarını hiç anlamadan kılarlar. Bu konuda ne dersiniz?’’ Ebu Zehra, hayret etti ve şöyle dedi: ‘‘Gerçekten şaşırtıcı! Bunlar, Mâun Suresi'nin 4, 5 ve 6. ayetlerini hiç mi okumuyorlar?’’ (O ayetlerde, ‘‘Ne dediğini anlamadan namaz kılanlara yazıklar olsun!’’ deniyor.)

‘‘Aşağıda göreceğimiz Zühruf Suresi 3. ayet, bu konuda ilim adamlarımız için yeterli kanıttır. Bu ayet üzerinde durulması ve konunun buradan hareketle tartışılması gerekiyor...’’

Değerli meslektaşımın bu ayetle ilgili vicdan ve irfan dolu tespitini, pazar günü başlayacak Ramazan Sohbetlerim içinde vereceğim.



Yazarın Tüm Yazıları