Anadilde ibadet meselesi (5)

Yaşar NURİ ÖZTÜRK
Haberin Devamı

İmamı Ázam'ın Kur'an'ın tercümesiyle ibadet konusundaki görüşlerini dile getirmede birinci dereceden kaynakların verdiği doğru bilgiler yerine, en az üç yüzyıl sonra kaleme alınmış kaynakların bilgilerine itibar edilmesi, bu büyük imamın çok önemli bir konudaki görüşlerinin bulanık kalmasına ve kendisinden yararlanma imkânının zorlaşmasına yol açmıştır.

Bu noktada üç büyük hatanın (eğer bilinçli bir saptırma değilse) işlendiğini tespit etmiş bulunuyoruz:

1. İmamı Ázam ve İmameyn'nin görüşleri, 483/1090 tarihinde ölen Serahsi yerine İmamı Ázam'ın en büyük öğrencisi olan ve onun tüm fetvalarını bize 6 eserle ulaştıran İmamı Muhammed eş-Seybâni (ölm.189/804)'nin eserlerinden çıkarılmaydı. İlk ve doğrudan kaynak o eserlerdir.

İmamı Muhammed'in o eserlerinden biri olan el-Câmiu's-Sağir yukarıda kaydettiğimiz görüşlerin ilk ve doğrudan kaynağıdır (Bk. El-Câmiu's-Sağir, iftitahu's-Salât bahsi). Ne ilginçtir ki bu temel ve birinci el kaynağın, onca tartışmada adının geçtiğine bile tanık olabilmiş değiliz.

2. İmamı Ázam'ın görüşü, ikinci-üçüncü el kaynakların kaypak zemininde sulandırılarak şu şekle getirilmiştir: İmamı Ázam, Arapça okuyamayanlara, ‘‘dilleri alışıncaya kadar geçici bir müsaade vermiştir’’. Bu iddiayı okuyup dinleyince, neden İmamı Muhammed'e değil de ondan üç yüzyıl sonra yazmış bulunan Serahsi'ye atıf yapıldığı çok güzel anlaşılıyor. Çünkü İmam Muhammed, hocasının fetvalarını ve naklettiği onca eserinin hiçbirinde böyle bir ‘‘mazeret’’ halinden ve böyle bir ‘‘geçici süre’’den söz etmemektedir.

3. İmamı Muhammed'in asla söz etmediği bir iddia (veya iftira) da şudur: İmamı Ázam, Fatiha'nın çevirisi ile namaz kılınabilir görüşünden dönmüştür. Eğer dönmüşse bu, onun fetvalarını binlerce sayfa yazarak bize ulaştıran öğrencileri tarafından neden bildirilmemiştir. Üstelik o öğrenciler, üstadlarının o görüşüne karşı çıkmış insanlardır. Karşı çıktıkları bir görüşten dönmüş bulunan üstadlarının bu dönüşünü öncelikle onların bildirmesi gerekmez miydi?

Kaldı ki, günümüz nakilcilerinin dillerine doladıkları bu iddia, doğru olsa dahi, onların kastettikleri anlamda değildir. İmam Muhammed'in el-Camiu-s Sağır'ini şerh etmiş bulunan el-Leknevi (ölm. 1304/1887) hiçbir kaynak göstermemekle birlikte, insaflı konuşuyor. Şunu söylüyor: ‘‘Ebu Bekr er-Razi, Ebu Hanife'nin, öğrencilerinin görüşüne döndüğünü söylemektedir.’’

Leknevi'nin bu sözünün doğru olduğunu varsaysak bile, ondan çıkacak sonuç İmamı Ázam'ın ‘‘Fatiha'nın çevirisi ile namaz kılınmaz’’ şeklinde bir görüşe döndüğü değildir. Çünkü fikirlerine döndüğü söylenen öğrencilerinin böyle bir görüşü yoktur. İmamı Ázam eğer öğrencilerinin görüşüne dönmüşse -ki bunu belgeleyen güvenilir bir kanıta sahip değiliz- bu şunu ifade edecektir: Arapçayı güzelce okuyabilenlerin, Fatiha'nın tercümesiyle namaz kılmaları geçerli değildir. Biraz önce belirttiğimiz gibi, İmameyn'in görüşü bu idi. İmamı Ázam dönmüşse işte bu görüşe dönmüştür. Ama, Fatiha'nın çevirisi ile hiç kimse namaz kılamaz diye bir görüşe dönmemiştir, çünkü öğrencilerinin hiçbirinde öyle bir görüş yoktur.

Şimdi, adından hiç bahsedilmeyen, ama üzerinde olduğumuz konunun tartışmasız bir numaralı kaynağı olan İmam Muhammed'in el-Câmiu's-Sağir'indeki ilgili satırları kelimesi kelimesine görelim:

‘‘İmam Ebu Hanife'ye göre: Namaza Farsça iftitah tekbiriyle başlayan veya namazda kıraati Farsça yapan veya hayvan kesiminde beslemeyi Fırsça çeken kişiye, Arapçayı güzel okusa da, Farsça okuyuşu yeterlidir. Ebu Yusuf ve Muhammed ise, 'yeterli olmaz' derler, ama Arapçayı güzel okuyamıyorsa, Farsça okuyuşu onun için yeterlidir.’’

İmamı Muhammed'in eserinin bu satırlarına, Leknevi tarafından getirilen şerh ise yine kelimesi kelimesine şudur: ‘‘Kur'an'ı Farsça çevirisinden okuyanın namazının bozulmayacağı ittifakla kabul edilmektedir. İmameyn, lafız ve anlamın birlikte korunmasını esas almışlardır. Ebu Hanife ise bu birlikteliğe katılmakla beraber, namazın geçerli olması için orijinal lafzı gerekli görmemektedir. Ebu Bekr er-Râz*ı, Ebu Hanife'nin, İmameyn'in görüşlerine döndüğünü söylemektedir.’’

Görüldüğü gibi, İmamı Ázam'ın görüşlerini kayda geçirecek tarihe emanet eden İmam Muhammed, hocasının ‘‘dönüş’’ünden ima yoluyla bile bahsetmezken, İmamı Ázam'ı ondan bin küsur yıl sonra anlatanlar onun İmameyn'in görüşüne döndüğünü söylüyorlar. Anlaşılan, İmamı Ázam, öğrencilerinin görüşlerine dönmüş, ama öğrencilerinin bundan haberi olmamış (!) Olay onca yüzyıl sonra, Hidâye yazarı ve benzeri mukallit fakihler tarafından fark edilmiş (!) (Devam edecek)

Y.N.Öztürk'ün notu: Geçen haftaki yazımızın ikinci poragrafı dizgi hatası sonucu karıştırılmış ve anlam kaymasına uğramıştır. Anılan paragrafın dikkate alınmamasını okuyucularımdan rica ediyorum.













Yazarın Tüm Yazıları