Paylaş
Anadilde ibadet meselesini, büyük fıkıh ekolleri Hanefilik ve Şâfiilik bünyesinde değerlendirmeden önce, Şâfii fakihi ed-Dımaşki (ölm. 1378)'nin eserinden konuyu birkaç satırda ustalıkla özetleyen bir pasajı vermek istiyorum.
‘‘Büyük imamlar, Fatiha'yı ve Kur'an'ın diğer kısımlarını güzel okuyamayan kişinin namazdaki durumu hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. İmamı Ázam ve İmamı Mâlik (Mâliki fıkhının baş imamı) 'Fatiha okunacak zaman kadar ayakta durur', (bu onun için Fatiha okumak yerine geçer) demişlerdir. İmam Şâfii şöyle demiştir: 'Fatiha okunacak süre kadar Allah'ı tespih eder. Farsça tercümeden okuması geçerli değildir.’’
İmamı Ázam Ebu Hanife ise şöyle demiştir: 'İsterse Arapça orijinali okur, isterse Farsça çevirisini.' Ebu Hanife'nin baş öğrencileri olan İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed şöyle demişlerdir: 'Eğer Fatiha'yı Arapça metninden güzel okuyabiliyorsa, başka bir şeyi veya Fatiha'nın çevirisini okuması yeterli olmaz. Ama eğer Arapça metni güzel okuyamıyorsa, Fatiha'nın kendi dilindeki çevirisini okur, bu da onun için yeterli olur.'' (Dımaşki, Muhammed b.Abdurrahman; Rahmetü'l- Umme fiİhtilâfi'l-Eimme, Kıraatu's-Salât bahsi)
Bu kısa fakat özlü pasaj, namazda Fatiha'yı okumanın fıkıhsal durumunu son derece güzel bir biçimde özetlemiştir. Şimdi biz, Hanefi ve Şâfii ekollerinin konuya bakışlarını daha yakından görmeye çalışalım.
HANEFİ FIKHINDA DURUM
Prensip olarak önce mezhebin mutlak müçtehidi olan kurucu-imama yani İmamı Ázam Ebu Hanife'ye bakacağız. Orada bizi bağlayan bir görüş bulamadığımız takdirde ikinci, üçüncü derecede imamların içtihatlarına başvuracağız.
Hanefi fıkhının babası ve birinci dereceden sözsahibi olan İmamı Ázam'ın, Kur'an'ın tercümesiyle ibadet meselesindeki görüşü açık ve kesindir: Arap dilini bilen ve Kur'an'ı güzel bir telaffuzla okuyabilenler de dahil, namazında Fatiha'yı tercümesinden okuyanın namazı geçerlidir. Büyük İmam'ın bu fetvası, herhangi bir mazeret veya zaruret kaydına bağlanmamıştır; mutlak ve genel bir fıkhi görüştür, bir genel fetvadır.
İmamı Ázam'ın bu fetvasına göre, bir Müslüman, Arap asıllı olsa veya Arapçayı öğrenip güzelce okuyabilse dahi, Kur'an'ın tercümesiyle namaz kılabilir. Bunu yapabilmesi için kendisinden herhangi bir mazeret istenmez.
Bu görüşünde İmamı Ázam'a büyük öğrencileri İmam Yusuf ve İmam Muhammed muhalefet etmiştir. O muhalefetin esası şudur:
İmameyn'e (Ebu Yusuf ve Muhammed) göre, Arapçayı bilen ve güzel okuyabilen kişinin Fatiha'yı tercümesinden okuyarak namaz kılması caiz değildir. Ama eğer Arapçayı güzel okuyamıyorsa, o zaman tercüme ile namaz kılabilir.
Yani, Arapçayı güzel okuyamayanların Fatiha'nın çevirisi ile namaz kılmalarında bu iki imam açısından da bir sakınca yoktur. Onlar, hocaları İmamı Ázam'ın aksine, bir mazeret aramaktadırlar. Bu mazeret, Arapçayı güzel okuyamamaktır. Bu mazereti taşıyanlar, Kur'an'ın çevirisini okuyarak namazlarını kılabilirler.
İmamı Ázam ve baş öğrencilerinin bu tartışmasız ve net görüşleri, yıllardan beri her ne hikmetse, sürekli bir biçimde Serahsi'ye (ölm. 483/1090) yollama yapılarak gündeme getirilmektedir. Ne gariptir ki, çağımızın en büyük otoritelerinden biri olan Muhammed Hamidullah bile aynı tavrı izlemiştir. Oysa ki, İmamı Ázam'ın bu görüşleri, hem de hiçbir sulandırmaya maruz bırakılmadan, onun en büyük öğrencileri ve Hanefi fıkhının İmamı Ázam'dan sonra en büyük temsilcileri olan İmam Muhammed ve Ebu Yusuf tarafından bize iletilmiştir. Serahsi'den tam üç yüz yıl önce kaleme alınan eserlerle...
(Devam edecek)
Paylaş