Paylaş
Anadilde ibadet meselesinin sünnet ve mevcut fıkıh mirası içindeki değerlendirilişi nedir, nasıldır?
Detaylı biçimde ele alacağımız fıkıh ekolleri, Hanefilik ile Şâfilik olacaktır. Açıktır ki Müslüman toplumların büyük çoğunluğunun izlediği bu ekollerin bakış açıları bizim için ‘‘fıkıh açısından’’ güvenilir bir sonucun elde edilmesinde yeterlidir.
Konunun Kur'an zemininde, bize problem çıkaran bir şey tespit edilememiştir. Başka bir ifadeyle, Kur'an bu konuyu serbestlik alanı içinde bırakmıştır. ‘‘Aslolan ibahadır’’ temel prensibince, açık bir yasağın bulunmadığı tüm alanlarda serbestlik geçerlidir.
Kur'an, ibadetler sırasında Kur'an'ın çevirisi okunmaz diye açık bir yasak getirmediğine göre, konu Kur'an açısından bakıldığında, serbestlik alanı içindedir.
SÜNNET ZEMİNİNDE DURUM
Kur'an'ın tercümesiyle namaz kılınıp kılınmayacağı tartışmasına açıklık getirecek ilk ve en önemli belge, sünnet bünyesindedir. Daha sonraki fıkhi tespitlerde dayanak noktası yapılan bu belgenin, İmamı Ázam Ebu Hanife (ölm. 150/767) tarafından fetva mesnedi olarak kullanıldığını Hanefi fıkhının temel kaynaklarından biri olan Serahsi'nin (ölm. 483/1090) el-Mebsut adlı eserinden öğreniyoruz.
Belge şudur: İlk Müslümanlardan ve Hz.Peygamber'in seçkin arkadaşlarından biri olan İran asıllı Selman Fârisi (ölm. 36/656) namaz sırasında Fatiha suresinin orijinal metnini güzel okuyamadıklarını söyleyen ve bunun yerine Fatiha'nın Farsça tercümesini okuyup okuyamayacaklarını soran ırkdaşlarına bunun olabileceğini bildirmekle kalmamış, Fatiha'yı Farsça'ya çevirerek kendisine başvuran kişilere göndermiştir. (Bk. Serahsi, Mebsût, 1/36-37)
Üzerinde olduğumuz konunun sünnet açısından durumunu daha da önemli kılan bir kayıt daha dikkatimizi çekmektedir: Selman Fârisi, ırkdaşlarının kendisine başvurması üzerine, Fatiha'yı Farsça'ya tercüme edip onlara vermeyi düşündüğünü Hz.Peygamber'e arz etmiş ve ondan onay aldıktan sonra işe girişmiştir. (Bk. Tâcuş-Şeria, Nihayetu Haşiyeti'l-Hidâye, Kıraat bölümü, Abdülhayy el-Leknevi, Hidâye, Dehli, 1915 baskısı, s.86 not.1; Muhammed Hamidullah; Kur'an-ı Kerim Tarihi, s.102.)
Ehlisünnet inancının temel kabullerine göre, sahabilerin tümü güvenilir müçtehit durumunda olduklarından her birinin fetvasıyla ibadet geçerlidir. Buna göre, Selman'ın uygulaması, başka hiçbir delil aranmaksızın, Fatiha'nın çevirisi ile ibadet edilebilmesini sağlamaya yetecektir. Nitekim İmamı Ázam, Fatiha'nın çevirisi ile namazın cevazına hükmederken sürekli bir biçimde Selman'ın uygulamasına atıf yapmıştır.
Sünnetten, Fatiha ile ilgili ikinci delil, daha önce, Fatiha yerine başka zikir ve dualar okunarak da namaz kılınabileceği yolunda fetva verdiklerinden söz ettiğimiz Şâfii fakihlerini destekler bir belge niteliğindedir.
Kaynaklarımızın beyanına göre, Hz.Peygamber, Fatiha'yı iyi ve güzel okuyamadığını arz eden bir sahabisine, Fatiha yerine başka dualar okuyarak namaz kılabileceğini bildirmiştir. (Bk. Kurtubi, Tefsir 1/126; Râzi; Tefsir, 1/215) Sünnetin bu verilerine dayanan İmamı Ázam, Fatiha'nın namazda okunuşunu farz, vacip veya sünnet olarak görmemiş, sadece müstehap (sevimli, tercih edilen) kabul etmiştir. (Bk. İbn Arabi, Ahkâmu'l-Kur'an (Tefsir) 1/2)
Buraya kadar verdiğimiz temel bilgilerden sonra fıkıh ekollerinin ‘‘Kur'an'ın tercümesi ile ibadet’’ konusundaki fetva niteliğinde beyanlarına bakabiliriz. (Devam edecek)
Paylaş