Paylaş
I. 23 Nisan Çocukları!
23 Nisan benim için cumhuriyetin baharıdır. Ve cumhuriyet benim için, her şeyden önce, onur demektir. Sonra coşku, sonra sevgi ve irade... Ve biraz da hüzündür cumhuriyet benim için... Raiyye (davar sürüsü) olmaktan özgür insana geçiş getirdiği için onurdur cumhuriyet. Aşkı-gözyaşını, yeri-göğü, hayatı-ölümü, bugünü-yarını, türküyü-duayı, duman almış dağbaşlarıyla keder çökmüş ovaları aynı yürek ve nefesle paylaşanların ortak eseri olduğu için sevgi ve iradedir cumhuriyet...
Ama biraz da hüzündür benim için cumhuriyet... Çanakkale'den Sakarya'ya değin toprağa düşenlerin emanetlerinin hırpalandığını görmekten doğan bir hüzündür bu. Cumhuriyeti kederli görmekten doğan bir hüzündür bu...
Gök mavisi bakışlarla katranlı bakışları aynı anda anımsatan esrarlı bir kavramdır benim için cumhuriyet... Hem gözlerimin içi gülüyor cumhuriyet denince, hem yüreğim sızlıyor...
Bilmem anlayabiliyor musunuz beni, ey 23 Nisan çocukları?.. O yumuk yumuk ellerinize, o yalan nedir bilmeyen dillerinize, o günah nedir bilmeyen bellerinize andolsun ki, ben sizi anlamakla kalmıyorum, 52 tane 23 Nisan'ın bahar kokularını içime çekip sevdaya ve söze dönüştürdüğüm gibi, sizi de içime çekiyorum. Sizi, söze-sevdaya ama biraz da acıya ve kaygıya ısmarlıyorum... Beni hissedebiliyor musunuz, ey 23 Nisan çocukları?..
II. CUMHURİYET DAHA PAHALI
Yalnız Çanakkale ve Sakarya aslanlarının kanlarıyla mayalandığı için değil, ülkemi, İslam dünyasının (tüm kahırlara ve eksiklere rağmen) yıldızı durumuna getirebildiği için en pahalı değerdir cumhuriyet. Bedava bulanların bunu bilmemeleri, gerçeği değiştirmez. Cumhuriyet, İslam dünyası halklarının Kuran'dan sonra sahip oldukları en değerli nimet. Ne yazık ki, Kuran'ın değerini bilemeyenler cumhuriyetin değerini de bilememiştir. İnkârcısı ve hurafecisiyle...
Yıllardır kitlelere haykırdığım bir inancımı bir kez daha dile getireyim: Kudret ve hikmetine kurban olduğum Allah bize petrol vermedi ama, tarih gösterdi ki bize nasip ettiği cumhuriyet petrolden çok daha kıymetli ve erdiricidir. Petrol biter, cumhuriyet bitmez!.. Müsterih olun!
III. İZCİLER VE GÜLLER
Antalya'ya uçmak üzere havaalanındayım. Uçuş kartı almak için, bankolara gidiyorum. Birden, çiçek yumaklarından bir selin önünde kalmış gibi hissettim kendimi. Otuzar-kırkar kişilik kümeler halinde izci kıyafetli ilkokul çocukları, kuşlar gibi cıvıldaşıp kelebekler gibi uçuşarak etrafımı sardılar. Boynuma atılıyor, ceketime-kravatıma sarılıyorlardı. Öğretmenleri engel olamıyordu. Öptüler, öptüler... Sonra çantalardan makineler çıkarıldı, fotoğraflar çekildi... Dakikalarca... Bir ortak Anadolu türküsünü söyler gibiydiler: ‘‘Seni çok seviyoruz, seni hep izliyoruz!..’’
Ben de sizi çok seviyor ve izliyorum, ey 23 Nisan çocukları!..
Ve Antalya'da bir balık lokantasındayız. Kalabalık. Ayrılan masamıza oturuyoruz. Bir süre sonra bir gül geliyor. Getiren garson bir masayı göstererek, ‘‘İşte şu masadan, sevgi ve saygılarıyla gönderdiler’’ diyor. Ve garson gidiyor ve az sonra tekrar geliyor. Gidiyor, geliyor... Defalarca... Ve masamız, ‘‘sevgi ve saygılar’’dan güllerle doluyor.
Ben sizi güllerden daha çok seviyorum, ey çiçek tebessümlü cumhuriyet çocukları!..
IV. İMAN VE BİLİNÇ KUŞAKLARI
Antalya'nın ünlü Cam Pramit'inde üç saate yakın sürüyor konferansım. ‘‘Bu asla dolmaz!’’ dedikleri Pramit'in normal oturma alanına beş yüz sandalyelik ilave de yapılmış. Yetmedi. Ayakta kalanlar, oturulan alanın çevresinde üç-dört metre kalınlığında bir şerit oluşturdu. Yetmedi. Bir kısım insanlar da dışarıda kümelendi. Ve hava yağmurlu. Çoğu insan şemsiyeli. Rakam vermeyeyim. Bir konferans için ‘‘çok acayip’’ olur. Ama binlerce insan... Ali Kırca'nın anlatımı şu: ‘‘Yaşar Nuri İzdihamı...’’
Ey Cumhuriyet'in iman ve bilinç kuşakları! Duygularımı size, Yahya Kemal'in dizeleri söylesin:
‘‘Gönlüm, dilim, kanım ve mizacımla sizdenim,
Dünya ve ahirette vatandaşlarım benim!’’
Paylaş