Paylaş
“- Annem yedi göbek İzmirliydi.. İşgalin acılarını, kurtuluşun coşkusunu yaşamıştı. Çocukluğumuz, ‘vatan, millet, bayrak, Atatürk sevgisi’ ile geçti. Anneciğim bizi bağrına basar, ‘Yavrularım, bayrağı bir kez kaybederseniz, bir daha bulamazsınız’ derdi.
Her 9 Eylül günü, iki kızını gelin gibi süsler, elimizden tutup törenler için Namazgah’tan Konak’a indirirdi. O gün sanki düğüne gider gibi İzmir mahalleleri ve Ege köyleri akın akın yolları doldurur, kahraman ordumuzun geçeceği köşeleri tutardı. Bayrağımızın dalgalanarak geçişini görmek için insanlar üst üste yığılırdı. Kalpaklı kuvayı milliyecileri bağırlarına basarlardı.
Anneciğim, tören başlar başlamaz ağlardı. Hem de hüngür hüngür.. Niçin ağladığını bilmezdik, çünkü çok küçüktük. Ama biz de annemizle birlikte ağlardık. ‘Çocuklarım bizim en büyük bayramımız 9 Eylül’dür, çünkü o gün biz cehennemden kurtulduk. Eğer 9 Eylül olmasa idi, ne Kurban Bayramı olurdu, ne Ramazan, ne Cumhuriyet bayramı..’ derdi.
SEVGİLİ ANNEM
“- Bu sözlerinin anlamını çok sonra genç kız olunca anladım. 1969’du.. Annem çok yaşlanmıştı. 7 Eylül’de hastaneye kaldırdık. 9 Eylül törenlerini göremeyeceğim diye üzülüyordu. ‘Anneciğim, seni 9 Eylül’de Büyük Efes Oteli’ne taşıyacağız, sahile bakan oda tuttum. Törenleri izleyeceksin’ dedim. Çocuklar gibi sevindi. Ancak ertesi günü ağırlaştı ve 9 Eylül’de vefat etti.
Süvarilerin geçeceği yoldan bu kez anamın cenazesi geçti. Hastanede yanında sımsıkı tuttuğu çantasından bir küçük Türk bayrağı çıktı. Onu yıkamış ve tertemiz ütülemişti. Onu ebedi yatağına, toprağa tevdi ederken, mezarına o bayrağı da koyduk. ‘Anneciğim, toprak ve bayrak’ birbirine karıştı. Bu yüzden bayrak görünce ağlarım. Türk bayrağını gökyüzüne yazmak için moda aleminde canla başla çalıştım.”
BAYRAK DİKTİM
“- Yugoslavya’nın Trogir kentindeki Enternasyonal Moda Festivali’ndeydik. 26 ülke vardı. Dev salona girdik, podyum süslenmişti, devletlerin bayrakları gönderlerde peri kızları gibi dalgalanıyordu.
25 bayrak var, ama Türk bayrağı yok. Yıldırım gibi atılıp festival başkanının yakasına yapışıp, ‘Nerede Ayyıldız?..’ diye bağırdım. Zagrep ve Bükreş konsolosluklarımızdan istemişler, ama, bizimkiler o ölçüde bayrak olmadığı için gönderememiş. Defileye bir saat var. Kırmızı elbisemi parçaladım, dikdörtgen yaptım. Beyaz jüponumu kesip, ay ve yıldız yapıp diktim. Toplu iğneyle ekledim birbirlerine.
Podyuma çıkıp elimle bayrağımızı göndere yerleştirdim. Ayyıldız artık nazlı nazlı dalgalanıyordu. O festivalde büyük bir zafer kazanmıştık..”
SOKAK AÇILIŞI
Bir vatansever sanatçıyı dinlediniz.. Evrensel başarısının sırları bu cümlelerinde gizlidir.. 25 Ocak
günü Alsancak 1398 Sokak’ta anlamlı bir tören oldu. “Zühal Yorgancıoğlu Sokağı” açıldı. Başkan Dr. Hakan Tartan’ın jestiyle konuşma fırsatım oldu. 1992’de vefat eden annemin cenazesinde bizi yalnız bırakmayan, akrabalarımdan görmediğim ilgiyi sunan Yorgancıoğlu’na büyük sevgi ve hürmet beslediğimi, isteği üzerine
kendisine seve seve “Ana” demeye başladığımı anlattım.
Onu, İzmir’e giren kalpaklı süvarilerimizin yanıbaşında elinde bayrak Konak’a koşan bir hanım gibi gördüğümü, Türk estetik gerçeğini moda yoluyla dünyaya tanıtmak için yaşamınca çırpındığını, Halide Edip’ler, Nene Hatun’larla anılması gerektiğini söyledim. Sonra elini hürmetle öptüm..
Türk Masalı’nın estetik destanını “uzaya” yazan, kainat çapında “Madam Z” diye ünlenen Zühal Ana’mıza, bir şiirimle
şükran duygularımı sunmak istiyorum..
Anamın elini öperken
Zühal Yorgancıoğlu Sokağı’nın açılışında yaptığım konuşmadan sonra Zühal Yorgancıoğlu’nun elini öptüm. Annemin ölümünden sonra “Ana” dediğim bu büyük insanın elini öpmek ne büyük onurdu..
Ünlülerimiz, “Madam Z” kreasyonlarını daima tercih etti.. Onları, bu giysilerle Yaşar Aksoy Arşivi’nden izliyorsunuz..
Türkan Şoray’ın “Dolmabahçe” giysisi
Zühal Yorgancıoğlu’nun yapıtlarına hayran olan Türkan Şoray, 1985’te Moskova Film Festivali’ne gitmeden önce ziberlen üzerine altın simlerle Türk motifleri işlenmiş “Dolmabahçe” isimli rob-manto diktirmişti. (Belgesel Fotoğraflar: Yaşar Aksoy Arşivi)
İbo’yu hiç böyle gördünüz mü?..
Zühal Yorgancıoğlu, hayli zor bir insan olan İbrahim Tatlıses’e bile foto modellik ve şov yaptırmıştı. Nefis iki “Madam Z” mankeninin arasında “Padişah Harun Reşit” gibi kurulan İbo’nun keyfine diyecek yoktu..
“Altın Boynuz” Ajda’ya çok yakıştı
Resimde Zühal Yorgancıoğlu’nun Ajda Pekkan’a diktiği fantezi motifler ve şöni-stars taşlarla süslü bej krep bluz ile yeşil kadife etekten oluşan “Altın Boynuz” giysisini görüyoruz. Ajda, Paris Olimpia’da Enrico Macias ile birlikte çıktığı konserde bu giysiyi kuşandı..
Ayşegül Nadir Picadilly Meydanı’nda
Zühal Yorgancıoğlu’nun mankenlerinden biri de, Kıbrıslı zengin işadamı Asil Nadir’in eşi Ayşegül Nadir idi. Yıl 1969.. Londra Picadilly Meydanı’ndayız.. Ayşegül Nadir (solda), Zühal Yorgancıoğlu imzası taşıyan “Yandım Alamadım” isimli yörük kilim motifleri ve nazar boncukları işli keten elbise ile şov yapmakta..
Paylaş