Paylaş
BASIN hazineleri, günün birinde apartman kapıcısının, temizlikçi veya hizmetçinin, huzurevi görevlisinin ve hurdacıların acımasız ellerinde çöp haline dönüşür mü?..
Bal gibi çöpe ve hurdaya dönüşür. Zaten yaşanan da budur. Gazetecinin ailesi, eşi, oğlu, kızı, damadı, gelini veya huzurevi yöneticisi duyarsız, vefasız üstelik gündelik çıkar peşindeyse nice benzersiz basın belgelerimiz doğruca çöpe gider.
Gazeteci ölür ölmez, kitaplığı, arşivi, eşyası hemen yağma edilir. Altın parçası veya banka cüzdanı aranır harıl harıl.. Sonra kapıcı, hizmetçi, konu komşu ve yoldan geçen dört tekerlekli hurdacı hemen çağrılır, yılların birikimi bu haşin ellere acilen teslim edilerek, her şey, rahmetlinin tüm evrakı hemen kapı dışarı edilir. “Yok canım” demeyin! Haydi en yakından bir iki örnek vereyim mi?
Sevgel ve Aksungur
Huzurevinde ölen İzmir Spor Basını’nın gelmiş geçmiş en değerli arşivcisi Aydın Sevgel, buraya girerken yanında sadece “Altınordu Tarihi” kitabı vardı. Orada hızla çöküp, aklı uçup, öldü gitti zavallıcık. Sorarım devasa arşivi ne oldu?.. Bilen var mı?.. Söyleyeyim, çer çöp oldu..
Yine huzurevinde ölen Şeyhül Muhabirin Rauf Lütfü Aksungur, telefonda, “Kurtarın beni buradan” diye yalvarırdı, sesi hala kulaklarımda çınlar, yalnızca yeğeni Hasan Bey onunla ilgilendi. Aklı hızla kaybolup, orada öldü gitti Rauf ağabeyimiz.. Evindeki odalar dolusu İzmir Basın Tarihi arşivi, eşsiz fotoğraflar, belgeler, gazete koleksiyonları ne oldu?. Sağlığında adam gibi tasnif edilip bir yere bağışlanamadığı için koca arşiv, kapıcı, bir-iki hizmetçi ve eskici elinde yallah yok edildi. O esnada evde olan Gazeteci Alaattin Gürırmak’ın anlattığını göre, hizmetçilerin rahmetlinin belgeleri arasında hoyratça banka cüzdanı arayıp, cüzdan bulununca nasıl sevinip, mevduatın sıfır olduğu anlaşılınca nasıl vah-vah ettiklerini bir hayal edin bakalım. Kimin umurunda basın belgeleri?..
Yeter mi?.. Daha bir çok örnek verebilirim.
Üniversite
Cemiyet işbirliği
Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel ve E.Ü. İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı bir araya gelerek, İzmir’de bir Basın Müzesi kurulması konusunda fikir birliği oluşturdu.
Bu tür bir müzenin kentin belleği olacağını belirten Prof. Yılmaz, müze konusunu İzmir Büyükşehir Belediyesi katkısı ile çözmek istediklerini ve üniversiteyle cemiyetin bu projede birleşmesinin bir şans olduğu belirtti.
Sertel de, gençlerin basındaki tarihi gelişmeleri müzede izleyebileceklerini ve şehit gazetecilerimizin isimlerinin bu kurumda anlamlı biçimde yaşatılacağını açıkladı. Kavaklı ise, müzenin turistik anlamı olacağını ekledi.
Basın Müzesi kapsamı
Müzemiz, İzmir’e ek olarak, Manisa, Muğla, Aydın, Uşak, Kütahya, Afyon ve Balıkesir basınını da kapsayıp, bu illerimizin gazeteciler cemiyetlerini de bu projeye katabilirse, muazzam bir “Ege Basın Müzesi” gerçeğiyle buluşuruz. Ne kadar heyecan verici bir proje olur, değil mi?.. Bu müze neleri kapsayabilir?.. Haydi, biraz düşünelim:
• Yazılı ve görsel basın tarihine kolayca ulaşmak için Milli Kütüphane ve Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi ile dijital ilişkiyi sağlamak.
• Gazetecilerin anı, arşiv, belge ve fotoğraflarının vefattan önce veya sonra kaybolmaması ve müzeye intikali için gazetecilerle ve aileleriyle ön protokolları sağlamak. Gazeteci kişisel arşivlerini toplayıp, dijital ortama geçirmek.
• Görüntülü röportajlar yapıp, gazetecilerin ilginç hatıralarını kaydetmek.
• Üniversitelerimizde basın üzerine hazırlanmış tezlerin kopyalarını toplamak, bu tür tezleri özendirmek ve tezlerin kitaplaşmasını sağlamak.
• Basın Müzesi’nde daimi sergi düzenlemek. Basın şehitlerini burada yaşatmak..
• Basın Müzesi Kütüphanesi’ni oluşturmak.
• Basın Müzesi Arşivi’ni oluşturmak.
• Basın Müzesi’nde genç gazeteciler ve iletişim fakültesi öğrencilerine dönük pratik seminerler, konferanslar düzenlemek.
• Müze içinde mütevazı bir sanat galerisi oluşturarak, sanatçı gazetecilerin sanat sergilerini ve belgesel basın sergilerini düzenlemek.. (İstanbul Basın Müzesi’ni örnek verebiliriz).
Amerikan Zırhlısı’nda çekilen bu fotoğraf benimle yaşıt...
Bu fotoğraf tam 63 yıl önce, benim doğduğum yıl çekilmiş. 12 Şubat 1947 günü İzmir’i ziyaret eden Amerikan Dayton Zırhlısı’nın güvertesinde İzmirli gazeteciler toplu olarak bulunmakta. Haydi ayaktakilerden başlayalım, eli cebinde bıyıklı gazeteciyi tanımıyorum, ama yanındaki şapkalı gazetecimiz Rauf Lütfü Aksungur’dur. Onun yanındakini de tanımıyorum, ardından Orhan Suda (Pakize Suda’nın babası) geliyor, sonra Anadolu Ajansı Bölge Müdürü Nihat Pınarlı, Amerikan Amirali, Abidin Oktay, Kemal Mete, Kazım Yenisey ve Türk subayları.. Oturanlar, genç gazeteciyi Muammer Övünç’e benzettim, çömelmiş asteğmen galiba Nihat Ay, Muzaffer Özay, elinde şapka olanı da tanımıyoruz, Şakir Güner, Nevzat Kızılcan ve Nihat Özgürel.. İşte Basın Müze’miz olsa, bu fotoğraf belge olarak korunacak ve tanıyamadığımız rahmetli
gazetecilerimizi de tanıyabileceğiz. Fotoğrafı çeken de bilinmiyor. Şahap Mete olabilir,
Hüseyin Baradan olabilir, bilinmez ki?..
Oğuzhan Kavaklı projenin koordinatörü
Akademik dünyada basın Mesleğini temsil eden, organ bağışı kampanyalarında Türkiye rekoru kıran ve mezun olduğu E.Ü.İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı, aynı zamanda Ege Ajans Haber Müdürü ve Kalem Gazetesi Sorumlu Yazı Müdürü olarak, Basın Müzesi’nin en büyük destekçisidir. Gazetecilerle gazetecilik öğrencileri arasında bir sıcak köprü olan hocamızı kutluyoruz.
Üniversitemizle cemiyetimiz ele verdi
Ege Üniversiteski Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, İletişim
Fakültesi öğretim üyesi ve Ege Ajans Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan Kavaklı ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atila Sertel, “Basın Müzesi” konusunda tam işbirliği içinde..
Paylaş