BU yazıya 2000 Avrupa Şampiyonası’nda, Türkiye’yi ikinci yapan, Doğan Hakyemez’e, Aydın Örs’e ve Çetin Yılmaz’a teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Eğer Avrupa Şampiyonası’nda takımımızın başında bir yabancı koç olsaydı, Türk basketbolunun, Sırp atletizm hocası ve Sırp oyuncu istilasına uğraması kaçınılmazdı.
Bunun altından zor kalkardık. Bizim yıllardır yabancı koç anlayışına karşı olduğumuzu artık bilmeyen yok. Ama bir yandan böyle düşünürken, bir yandan da, ‘Acaba çok tecrübeli bir koç gelse, bir kaç yıl çalışsa Türk basketboluna yeni ufuklar açar mı?’ sorusunun kafamı kurcaladığını da söylemeliyim.
Cevap arıyorum
Tanjevic geldiğinden beri bu sualin cevabını arıyorum. Oynadığımız hazırlık maçları ve izlediğimiz antrenmanlar sonunda, Tanjevic’in cesareti, tecrübesi basketbolumuza daha olumlu katkıları olacağı fikrini kuvvetlendirdi.
İsterseniz Tanjevic’i beraberce tanımaya çalışalım. Onun kafasındaki resim bence şöyle, ‘Burada öyle bir takım kurmalıyım ki, bir zamanlar Sırbistan&Karadağ Milli Takımı’nda olduğu gibi, tüm oyuncular, tüm yeteneklerini kullanabilsinler. 12. oyuncumuz bile cesareti ve becerisiyle, maça en kritik anda girse bile olumlu katkıda bulunsun. Başka bir deyişle, giren çıkanı aratmasın.Oyuna başlayan ilk 5’in değil, oyunun son 5 dakikasındaki 5’in tartışılmaz önemini vurgulamalıyım. Zaten Türkler genelde çok iyi şutörler. Onlara savunma ‘bir savaştır’ anlayışını yerleştirdiğim an işler çok kolayşlaşacaktır’
Her dakikası kıymetli
Tanjevic’in bu görüşlerinin çok yerinde ve doğru olduğu bir gerçek. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Ama Türk antrenörler tarafından her zaman uygulandığını görmek zor. Tanjevic’in antrenmanının yoğun oluşundan idmanın her dakikası kıymetli. Ve teknik adamın görevi taktikten çok oyuncuları antrenmanın her anında konsantre etmek ve savunmada gerekli her türlü fedekarlığa hazırlamak. Koçlar oyuncuların yüreklerinde ve ciğerlerinde ne varsa ortaya çıkarmaları için uğraşıyorlar.
Şut stili, driplingi, pas gibi teknik hususlarda değişen bir sey olmayacağı muhakkak. Uğraşlar, dikkatin, cesaretin ve dolayısıyla savaşmanın dozunun artması yönünde. Pazar günkü Amerika maçında Tanjevic’in bazen aşırıya kaçan cesaretini görmemek imkansızdı. ‘Uzak şut özürlü’ rakibine karşı 1 dakika bile zone savunma yapmadı.
Belki inanmayacaksınız ama o koca ABD Takımı zaman zaman kafa karıştırmak için zone denedi. Ama İbrahim ve Serkan gereken cevabı hemen verdiler.
Oyunun ilk yarısında Tanjevic’in cesareti, yaptığı oyuncu değişiklikleriyle de göze çarptı. Türk Milli Takımı’nda kendi takımlarında bile yer bulamayan gençler göreve soyundular. Oyunda bazen öyle 5 kişi ile oynadık ki, seyirciler ‘Dream Team oyuncularının isimlerini bizimkilerin isimlerinden daha çok biliyorlardı’ desek abartılı olmaz.
Kaya açığı kapatır
Taktiğe başvurmayışımız bizim oyuncularımızın özgüvenini artırdı. Bu husus ilk maçın en olumlu katkısıydı. Tanjevic’in hayalindeki 12 kişilik dev kadro gerçekleşir mi derseniz, kadroda olmayan Kaya, Ersan, Mirsad, Mustafa Abi ve o gün oynamayan Hidayet’i eklerseniz, hayalin gerçekleşmemesi için ciddi bir sebep gözükmüyor.
Tanjevic’in şöhretsiz ama yetenekli gençlere, Milli Takım’da şans tanıması aynı gençleri bench’te çürüten Türk koçları acı acı düşündürmelidir. Pazar günkü ABD maçı Türk Milli Takımı’nın tarihinde en çok smaç yediği maç olsa gerek. Ama Kaya’nın gelişi pota dibindeki zaafımızı giderecektir. Hücumda ise pas sayısı artacaktır. ABD’liler basketbolun gelişmesi için akla hayale gelmeyen aletler keşfediyorlar. Son zamanlarda üzerinde çalışılan alet antrenmanlarda ayak bileğine takılan ölçü aleti. Bunda o oyuncunun hızı bir maçta katettiği mesafe ölçülüyor. Bu aletler bizde kullanılıyor olsa, eski model olanların değiştirilmesi gerekecekti. Çünkü Tanjevic devrinde daha çok koşulacağı aşikar.
Yarından korkmuyoruz
Tanjevic hakkındaki fikirlerimizi açıklarken yarından korkmuyoruz. Onun hayallerini gerçekleştirmek için yeterli zamanı var. Sonra hep birlikte izleyeceğiz. Bildiğimiz tek bir şey var. Tanjevic’in ilk ve son yabancı koç olma olasılığı çok yüksek. Türkiye’de yıldız oyunculardan iyi koç olmaz kanısı yaygındı. Erman Kunter bu görüşün yanlış olduğunu kanıtladı. Şimdi ise sahaya Levent Topsakal ve Orhun Ene çıkmak üzereler. Ben bu iki süper yeteneğin hayatlarını basketbola adamalarının son yıllarda basketbolumuzun en büyük şansı olduğuna inanıyor ve onlara bu kararları için teşekkür ediyorum.
Sakatlanma riski
Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’na, özel bir yer ayırmalıyız. NBA’de en olmadık şeylerin istatistiği tutulur. Aslında NBA, ‘İstatistikler toplamının yorumu’dur. İşte bu istatistikler gösteriyor ki, yaz liglerinde veya milli takımlarında oynayan oyuncuların sakatlanma riski daha yüksek.
Çünkü NBA’de bir sezonda, (Play-off dahil) 100 maç oynanıyor. Bu 2-3 günde bir maç demek. Buna rağmen bu oyuncularımız Milli Takım’da forma giyiyorlarsa onlara teşekkür etmeliyiz. Sacramento Kings’in yıldızı Stojkoviç, olimpiyatlarda oynamayacağını açıkladı. O zaman Hidayet Türkoğlu ve MehmetOkur tebrit etmek gerekir. Bu zor şartlardan gelip mili formayı giydikleri için.