Paylaş
Beko Basketbol Ligi’nde normal sezonun 2. ve 7.’sinin yarattığı rekabet basketbolumuzda çekişmenin giderek arttığının bir ispatı.
Çekişme artıyor ama maç kalitesi de artıyor mu? Bunu hepimizin düşünmesi gerek.
Önce Banvit’ten başlayalım.
Banvit, Türkiye’nin temeli en sağlam kulüplerinden biri oldu.
Alt yapıya verdikleri önem çok büyük bir başarı. Banvit Beko Ligi’ne 2. takımını çıkaran bir kulüp olarak tarihe geçti.
Yalnız Orhun Ene değil takımın teknik kadrosunun tümü çok kıymetli koçlar ve basketbol adamlarından oluşuyor.
Bence tüm basketbol kulüplerimiz, Banvit’i kendine örnek almalıdırlar.
Son maçta kulüp başkanı sayın Özkan Kılıç’ın da maç öncesi sahada dolaşıp oyunculara moral vermesi Banvit’te tüm güçlerin birleşip yumruk olduğunun bir göstergesiydi.
Orhun Ene’ye gelince; Hep söylüyorum Edirne Türk basketbolunda hayranlıkla izlediğimiz bir şehir oldu.
Bandırma’da son maçta tribünleri dolduran yüzlerce Edirne taraftarı, erkeğiyle kızıyla bizi çok heyecanlandırdı.
Gökhan Taştimur’un bu başarıda katkısı tartışılmaz ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Gökhan’ın koçluk hayatında daha kat edeceği çok yol var.
O heyecanına ve enerjisine bilgiyi de eklemelidir. Bunun en kolay yolu da yanına çok tecrübeli bir yardımcı koç almaktır.
Bu sene bize iki oyuncu kazandırdı. Olin’den Can Akın, Banvit’ten Barış Ermiş.
Gelelim Olin şirketine.
Biz basketbolseverler, basketbol adamları Olin’e çok teşekkür borçluyuz. Olin’in sponsorluğu Edirne’yi nereye getirdi görüyoruz. Bugün Türkiye’nin tüm şehirleri kendi Olin’lerini arıyorlar.
Birbirinden güçlü spor adamlarımızla dolu kuruluşlarımız Olin’i örnek alırlarsa Türk basketbolunun önünde kimse duramaz.
Ben NBA’den bahsetmek istemiyorum. NBA bilgisi sınırsız bir çok yazarımız var. Ama NBA’de oynanan yarı final maçlarında Dallas benim dikkatimi çekiyor.
Dallas’ın süper starı Alman oyuncu Nowitzki inanmayacaksınız ama Almanya’da basketbolu Türk basketbolunun kıymetli koçu Yakavoz Bilek Almanya’ya yerleşti ve Almanlar basketbolla tanıştılar. 2.10’luk Nowitzki için son yazılan yazılar, onun Amerika dışından NBA’e gelen en iyi oyuncu olduğu şeklindeydi.
Dirk Nowitzki, Dünya Şampiyonası’ndan tanıdığımız Kevin Durant’ın oynadığı Oklahama City’e karşı 2. maçta 48 sayı attı. Durant’ın ise attığı sayı 40’dı. Nowitzki’nin attığı bu sayıların 24’ü hiç kaçırmadan üst üste attığı faul atışlarıydı. Böylece NBA’de play-off rekoru kırdı.
Maçtan sonra koçu Rick Carlisle Nowitzki için ABD’de tüm zamanların en iyi 10 oyuncusu içine girdi diyordu.
Peki Dirk çok mu iyi atlet, çok mu çabuk, çok mu iyi zıplıyor. Bunların hepsine cevap orta karar olacaktır. Dirk, jump shot atış şekliyle dünyaya bir yenilik getirdi. Bu getirdiği yenilikler dünyanın en bilgili şut doktorlarının kafasını karma karışık etti. Şut doktorlarının ortak fikri zirveye çıkarken veya zirvede bir an duraklayarak şutunuzu atın şeklinedir. Ve eklerler: Sakın zıpladığınızda aşağı düşerken atış yapmayın. Nowitzki bunları dağıttı.
Zirveden geriye çekilirken fadeaway şutu bunlara ekledi. Bununla da kalmadı havada geri çekilirken, havada geri çekilmeye aşağı düşmeyi de ilave etti. Hava da hem geriş çekileceksin üstüne üstlük yere düşerken bile şut atıp sokacaksınız. Bu jump shot’lar şut doktorlarını çıldırtıyor. Neredeyse yazdıkları kitapları kütüphanelerden toplayacaklar. Bu kadar sinirleniyorlar.
Nowitzki’nin ve Kevin Durant’ın başarılarının altında çok ama çok sıkı antrenmanlar yatıyor. İkisi de günde 800 şut atarken sadece giren şutlarını sayıyorlar.
Biz buraya şut atmaya gelmedik şut sokmaya geldik. Girmeyenleri nasıl sayarız diyorlar.
Bu iki şutör için her gün yeni şeyler yazılıyor.
Peki Türkiye’den neden yüzü dönük uzun oyuncu çıkaramıyoruz. Dirk’ün 2 misli atlet Ömer Aşık faulleri bile kaçırıyor. Bu sualin cevabını oturarak tartışıp bulmamız gerek. Ben kendi fikirlerimi her fırsatta açılayacağım. Sizin fikirlerinizi de bekliyoruz.
Paylaş