Paylaş
Türk basketbolunu bayan basketboluna çok ihtiyacı var Türkiye’de. Yalnız basketbolun değil bütün sporların önünü tıkayan futboldur. Türk çocuğu iki taşı yan yana koyup, kale yapıp bir topla arsada futbola başlar. Bir daha da ona diğer sporları sevdirmek çok güç olur. Bayanlar için durum farklı. Kızlarımız futbol oynamıyorlar. Basketbolun önündeki futbol engelini aşması bayan basketbolu geliştikçe kolaylaşıyor. Durumu daha da açıklayalım. Eğer bayanlar da futbol oynasalardı, gazetelerde basketbola ayrılan yer sadece 2 satır olurdu. Basketbol için tek bir yazı tek bir televizyon programı bulamazdık. Bu yüzden biz basketbol adamları bayanlarımıza teşekkür, hatta minnet borçluyuz. Biz özellikle Anadolu’da bayan basketbolunu başlatan kulüplere ve organizasyonlara yürekten teşekkür ediyoruz. Bayanlar tribünleri de doldurunca erkekler için tribünlerde yer kapmak bir yarışa dönüşecektir.
Tribünlerden bahsedince, akla hemen boş sahalarda taraftarsız maç oynama cezası geliyor. Bu ceza değişmelidir. Basketbolun 1 numaralı problemi boş tribünleri doldurmaktır. Televizyonlarda maç yayınlanırken, boş tribünlere bakıp üzülmekten maçı izleyemezsiniz. Bu üzücü durum yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Ama biz cezalarla tribünleri yeniden boşaltmaktan vazgeçmeliyiz. Tabii tribünleri dolduran seyircilerin büyük bir kısmı sadece basketbol için değil, tuttukları kulübün renkleri için maçlara geliyorlar. Bu yüzden de sahaya yabancı madde atmanın, Türk basketboluna ne kadar zararlı olduğunun bilincinde değiller. Ama zamanla seyircinin basketbol kültürü geliştikçe bu çeşit olaylar önce azalıp, sonra yok olacaktır. Tabii sahaya yabancı madde atmak gibi olayları cezalandırmak gerek. Bu cezalar, bunu yapan taraftarların tuttukları kulübe maddi cezaları olmalıdır.
Ben, büyük takımların birbirleriyle oynadıkları maçlarda rakip takım taraftarlarının da maçlara alınmasından yanayım. Güvenlik güçleri arttırılarak saha içi disiplini sağlanabilir. Lütfi Kırdar’da maç oynanırken ertesi gün gazetelerde sadece dolu tribünler değil, salonun kapısında bekleyen maça girememiş yüzlerce taraftarın resmi de yer alırdı. Basketbol, kaideleriyle dünyanın en güç sporu. Oynamak çok güç, hakemlik ise daha da zor. Bu zor şartlarda tribünlerdeki taraftarların hatalı davranışlarının temelinde maalesef koçlarımız ve oyuncularımız var.
Bugün NBA maçlarını izlediğimiz zaman, dünyanın en zengin ve megaloman NBA oyuncularının hakemlere itirazlarını sınırlı olduğunu görüyoruz. Koçların çoğu ise oturdukları yerden maçları yönetiyorlar. Bizde ise durum farklı. Birbirinden kıymetli birçok koçumuz, oyunun başından sonuna kadar hakemlerin kendi takımlarına çaldıkları her ters karar için itiraz ediyorlar. Çoğu ayakta ellerini kollarını sallıyor ve durmadan konuşuyorlar. Onları örnek alan oyuncularda, koçlarından aldıkları cesaretle tek bir ters karara bile isyan etmeden kabullenmiyorlar. Bu gidişe bir çare bulmak gerek. Çünkü koçların ve oyuncuların hakemlere sınırsız itirazları tribünleri de etkiliyor. Kulüplerin ateşli taraftarları kendi takımlarına hakemlerin haksızlık yaptığı kanısına varıyorlar ve çok çirkin girişimler için, kendilerini haklı görüyorlar.
ABD'de de disiplin eskiden yetersizdi. Amerika’nın gelmiş geçmiş en iyi koçlarından Bob Knight hakemlere kızıp, sahaya oturduğu iskemleyi atmasıyla hatırlanır. Ama onlar bu gidişe çare buldular. Sıra bizde. Büyük kulüplerimizin başındaki koçların başarılı koçluk kadar, saygı değer olmanın da önemini sergilemeleri gerekiyor. Oyunculara gelince, her takıma pozitif enerji yayan, arkadaşlarını sakinleştiren liderlere ihtiyacı var. Burada da Mirsad Türkcan’a görev düşüyor. Mirsad basketbolumuzda birçok ilkin sahibi. O, NBA’de oynayan ilk Türk oyuncumuz. Ama ikinci yeniliği olumlu değil. Mirsad, hakemlere itirazı ilk başlatan oyuncumuz. Onun başlattığı şov giderek büyüdü. Tek kişilik şov bütün kulüplere ve oyuncularına yayıldı. Mirsad, basketbolunun sonunda başlattığı bu kargaşa ile hatırlanmak istemiyorsa artık yepyeni bir Mirsad olmalıdır. Gerektiğinde hakemlerden özür dileyen, arkadaşlarını yatıştıran, saygı değer bir lider olmalıdır. Biliyorum bu çok güç, hatta imkânsız. Ama olumsuz Mirsad’ın, olumlu Mirsad'a dönüşünün etkisi beni heyecanlandırıyor ve yüreklendiriyor. Mirsad hangi resimle hatırlanacak, kararı o verecek.
Bugün Galatasaray, Fenerbahçe hatta Beşiktaş maçları taraftarla açık oynansa, 15 bin kişilik salonlara giremeyen gençlerin sayısı tribündekilerden fazla olur. Bizde boş tribünlerden çektiğimiz üzüntüleri unutur basketbolumuzun geldiği yer ile gurur duyardık.
Paylaş