Paylaş
Yazlıkların hemen hemen tümü boşaldı. İnsanlar her zamanki rutin işlerinin başına döndü. Herkes birbirine, “Tatiliniz nasıl geçti” diye sorduğunda, kısa ve net şekilde “iyi geçti” diye cevaplandırıyorlar. Hakikaten tatil çok güzel bir şey. Ben bol bol yürüme imkanı buldum. Çok değerli iki arkadaşım, tarihçi prof. Dr. Cahit Yalçın ve yine meslektaşım Ressam Prof. Veysel Günay. Her gün bir konuyu ele alıp, 1-1,5 saat yürüyorduk. Elbette konularımızın ağırlık noktası tarih oluyordu. Cahit Hocanın engin bilgilerinden gerçekten hepimiz çok yararlandık.
HOŞ ANILAR
Zaten benim Kuşadası Davutlar’da bulunmamın en önemli nedeni deniz kenarına paralel giden 13 kilometrelik yol olmuştur. Ev, deniz kenarında olmasına rağmen pek denize giremedik. Nedendir bilinmez, özellikle biz erkekler denize hep soğuk dururuz. Zaten bir gün havuzda yüzerken beni tanıyan biri (galiba iyi bir yüzücüydü) “Hoca çok iyi resim yapıyorsun ama iyi yüzemiyorsun” diyerek benim yüzme duygularımla oynamıştı. Yaz mevsimi malum. Zamanın bir kısmı evlerin tamiri ile geçer. Usta beklemek, tamir işleriyle uğraşırken, bir de bakmışsınız yaz bitmiş. Önümüzdeki yaza daha fazla denize girme, daha fazla yüzme gibi kararlar verilip, o mekanlardan istemeye istemiye ayrılırsınız. Çünkü ne olursa olsun yaz, sıcağıyla, yemesiyle, içmesiyle, arkadaşlarla birlikte olmasıyla, çok hoş anılara vesile olmuştur.
ORGANİK ÜRÜNLER
Kuşadası ve civarı gerçekten bir yeme içme cenneti. Üstelik de organik bulunuyor. Bu güzel bölgeyi cennete dönüştüren iki mekandan söz etmezsem olmaz. Öncelikle Kuşadası merkeze 10-15 km uzaklıkta Kirazlı Köy ve buradaki önemli lokantalardan Nihat’ın Yeri’nden söz etmek istiyorum. Nihat Bey üniversite mezunu, kültürlü bir dost. Burada kendi bahçesinin içine, gayet basit malzemelerden lokanta yapmış. Yemekler, tamamen bahçede yetiştirdiği sebze ve meyvelerden. Buna yağlarda dahil. Yani her şey eski usul yani organik. Hele bir kızartması var, hemen insanın aklına “Kendi annesinin kızartması geliyor”. Sarması, keşkeği gerçekten çok lezzetli. Bence yolunuz oralara düşerse muhakkak uğranılacak yerlerden. Benim eşim Fevziye, dışarıda yemekten pek hoşlanmaz ama buraya hayır demiyor hatta çok seviyor. İkinci yerde yine Kirazlı Köy’e yakın Bilgeler diye bir mekan. Daha yeni yapılmış. Sahipleri de karı-koca doktor. Etrafı yemyeşil, yüzlerce dönüm üzüm bağları ve ortada tuğladan yapılmış nefis bir bina. Bizi oranın müdürlüğünü yapan Ufuk Bey gezdirdi. Bağların çok olmasından anlaşılacağı gibi şarap üretimi yapıyorlar. Ancak daha çok yeni. Biz şaraplarından tatmadık. Bir konuğumuzu sabah kahvaltısına götürdük. Çok lezzetliydi hem de ucuz. Fiyatı da hemen söyleyeyim, 5 kişi 45 TL ödedik. Hakikaten hem ucuz hem kaliteli.
ANKARA’YA DÖNÜŞ
Artık herkes gibi bizde Ankara’ya döndük. Çünkü sanat sezonumuz başladı. Ayrıca bir çok aile okulların açılmasıyla birlikte, okul telaşına girdiler. Biz sanatçılarda yeni sezonun programlarını yapma telaşına girdik. Oldukça yoğun bir yurtdışı programım olacak. Eh! Ne yapalım. Yeter ki sağlığımız yerinde olsun. Gerisi çalışmak, çalıştıktan sonra her şey başarılabilir. Bence temel nokta burada...
Paylaş