Paylaş
Zira bugünlerde sanat galerilerinde açılan sergilerin çoğunun temalarının soyut resim oluşu, bu sanatın ne kadar gündemde olduğunu bize göstermektedir. Dolayısıyla akımı bir daha ele almak gerektiğine inanıyorum.
Örneklerle açıklamak gerekirse; bülbülün ötmesini herkes çok sever, o şakımaya başladığında insanlar gözlerini yumup uzaklara bakarmış gibi yaparak, huşu içinde dinlerler. Dinledikten sonra da arkadaşlarına nasıl güzel öttüğünü ballandıra ballandıra anlatırken o şakımayı tekrar yaşamış olurlar. Şöyle bir soru soracak olursak: Peki, iyi güzelde; “sen bülbülün ötmesinden ne anladın arkadaş” dersen tahminden cevabı uzun bir sessizlik olacaktır. Çünkü bülbül sesinin neden güzel olduğunu anlamak, çözümlemek, estetik ya da felsefik bir konudur. Zira bu ses insanın ruhuna hitap eder.
Diğer bir örnek de: Hepimiz derin uykuya geçtiğimizde rüya görürüz. Kimimiz havada uçarız. Kimimiz bol bol sokaktan para toplarız. Bazılarımızda olmadık işler peşinde koştururuz. Şimdi size deseler ki “haydi bakalım, gördüğün rüyanın resmini yap.” Yaptığınız resim soyut resim olur. Zira rüya, soyut bir kavramdır. Diğer örnekte kilimdir. Neticede kilim renkler ve şekillerin kompozisyonundan oluşan bir dokuma şeklidir. Kilim satın alırken kilimin güzel olup olmadığına bakarız. Yani nakışların, (şekillerin) renklerin, ahenkli bir şekilde bir araya getirip güzel gözükmesine dikkat ederiz. Ayrıca kilim desenlerinde çok kullanılan sembol motifler doğadan alınıp sadeleştirilmiş figürlerdir. Örneğin eli belinde insan figürü, kuş, ağaç, çiçek, vs gibi birçok figür bizler için çeşitli anlam içeren kilimin güzelliğini sağlayan önemli unsurlardır. Bunu bir benzetme ile vurgularsak; bu günlerde bizde de sergileri açılan ünlü ressam Paul Klee’nin eserleri ile kilimleri karşılaştırırsak arada büyük bir benzerlik görürüz.
PROF. DR. TANSEL TÜRKDOĞAN
Şimdi sizlere iki soyut resim yapan sanatçımızdan söz etmek istiyorum. Çünkü bu sanatçılarımızın işleri modern resim ile ilgili olarak güzel birer örnek teşkil edecek.
Tansel Türkdoğan 1966’da Antakya’da doğmuş. 1983’te Ankara Gazi Eğitim Resim- İş fakültesine girmiş ve 1987’de mezun olmuştur. Çalışkanlığı sayesinde mesleğinde ve kariyerinde hızla yükselmiş profesör olmuş ve mezun olduğu okulun fakülte haline gelmesinde önemli roller üslenmiş kurucu dekanlık görevi yapmış bir sanatçımızdır.
Tansel’ in Kav Sanat Galerisi’nde açtığı sergisini çok beğendiğimi peşinen söylemek istiyorum. Bir kere sergiyi ilk gördüğünüzde, gezen üzerinde çok olumlu bir etki bırakıyor. Yukarıda değindiğim bütün konuları da içeren bir düzenleme olmuş. Tabloların her biri yakın çevremizde her an birlikte olduğumuz eşya, malzeme gibi nesneleri ele alıp, onun ne olduğu hakkında küçük ipuçları verdikten sonra belirli bir sınır içerisinde resimsel öğeleri yüzey içinde az renk sıkalası ve üslubuyla oluşturduğu kompozisyonları bizlere sunuyor. Serginin adı da “Füzyon” kelime anlamı belirli işlevlerin arasında bağlantı kurulması. Buradan hareket edecek olursak, Tansel’in resimlerine baktığımızda, bize nasıl bir şey çağrıştırıyorsa (eğer konusunu çok merak ediyorsanız ) “O”dur. Elbette önce bize garip bir anlayış gibi gelebilir. Ancak biraz daha dikkatli düşünürsek, resimlerle çok iyi ilişki kurmuş oluruz. Böylece Tansel, bizlere soyut sanatla ilgili güzel anektodlar verirken karşısındakilere duygu yüklüyor. Bence Tansel’in resimleri tam olarak amacına ulaşmış. Çünkü insanı hem düşündürüyor hem sevindiriyor.
GAMZE ŞİRİNER
Gamze, tablolarını M 1886 Sanat Galerisi’nde sergiliyor. Geçtiğimiz günlerde bu sanat galerisine yolum düştü. İyi ki düşmüş, hem resimleri hem de galerinin yöneticisi olan Döne Otyam’ı görmemiş olacaktım. Döne’yle benim dostluğum ta TRT yıllarına dayanır. Kendisi o zaman prodüktör yönetmendi. Ben de kameramandım. Olaya bakın ki O şimdi sanat galericisi, küratör, ben de ressam. Yıllar var ki hiç görüşmemiştik. Sergi sayesinde görüşmüş olduk, hasret giderdik.
Gamze de Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu ve uzun yıllar TRT’de artistik hizmetlerde dekoratör olarak çalışmış fakat resim sanatıyla ilişkisini hiç bir zaman kesmemiş. Eserler tamamen portrelerden oluşmuş. Portre ama her biri ayrı bir sanat eseri. Tablolara bakar bakmaz kendinize “nasıl yapmış” sorusunu soruyorsunuz. Boya tekniği çok iyi kullanılmış olduğundan tabloları önce fotoğraf zannediyorsunuz. Sonra tablolar sizi bir yerlere alıp götürüyor. Gözler sanki dışarıya değil, içeriye bakıyor. İşte sanatçı burada sizi yakalayıp zamanın ötesinde bir yelere götürüyor. Bence gezilip görülmesi gereken çok önemli bir sergi...
Paylaş