AŞIRI sıcaklar ilk alarm zili. Geride kalan yaz ayları Fransa’da anormal sıcak geçiyor. Sıcaklar sırasında on bin yaşlı insan hayatını kaybediyor.
Çünkü, o yaşlılarla kimse ilgilenmiyor. Onların çocukları ya da yakınları, ana-babaya bakmak yerine, tatile gidiyor. Bakımsızlık ve ilgisizlik, on bin kişinin hayatına mal oluyor.
Fransa’da sosyal dokunun çürüdüğünü, ilişkilerin yozlaştığını gösteren bu olay, Paris varoşlarında başlayan isyana giden yolun kilometre taşlarından biri.
Kof bir kendini beğenmişlik, ama karşılığında üretimde verimsizlik, işsizlik, göçmenler ve ırkçılık, Avrupa Anayasası’nı reddetmeye uzanan milliyetçilikle bütünleşiyor. Bütün bunlar olup biterken, özellikle ekonomik açıdan Fransa Avrupa’da treni kaçırıyor.
Bir hasta adama dönüşüyor. Dışardan bakınca sağlam, röntgeni çekilince, vücudun her yanını saran virüs.
PARİS’TEKİ HARLEM
Bir İngiliz gazetesinin anımsattığı gibi, 1789 Fransa Devrimi’nin özgürlük, eşitlik, kardeşlik ilkeleri unutuluyor. Varoşlarda yaşayan göçmenlere tam zenci muamelesi çekiliyor.
Bir zamanlar Amerika’da zencilerin dışlanmışlığını, zencilere karşı yürütülen ırkçılığın bir benzerini Fransa göçmenlere uyguluyor. Zaman zaman sosyologlar uyarıyor, iktisatçılar işsizliğin başa açacağı belayı dile getiriyor, ama Paris Hükümeti buna aldırış etmiyor.
Tersine, hakaret ve aşağılama önde gidiyor.
Tipik, bir zenci tarihi. Amerika’da ya da Güney Afrika’da yaşanan tarihin bir benzeri.
Dili, dini, ırkı, ulusu ne olursa olsun, göçmenler (yabancılar) Fransa’nın zencileri oluyor. Araba yakmaların yanı sıra, göçmenlerin yaşadığı yerlerde uzun süredir çıkan polisiye olaylar, New York’un Harlem’inden farksız.
Aylarca bunlara sırtını dönen, her seferinde olayı polis coplarıyla önlemeyi amaçlayan Fransa, aşırı sıcaklarda ölen on bin insandan sonra, bünyesindeki çürüyen dokuları farkediyor.
Tam ‘ben neredeyim ve ne yapıyorum’ sorularını sormaya başladığı anda, varoşlar patlıyor.
KİMLİK VE KİMLİK
Özünde, kendi kimliğini başkalarının kimliklerinden daha üstün görmek hastalığı.
Yabancıların uyum politikası, eksi puan. Bireyi ve aileyi topluma kazandırma, eksi puan. Konut politikası, eksi puan.
Devlete karşı güven yaratma, eksi puan. Vatandaşlık hakları, eksi puan.
Bunların üstüne binen ekonomik çıkmaz.
Hepsinin toplamında Fransa kendi zencilerini yaratıyor.
Olayları sıradan serserilik ya da ufak-tefek terör saymayacak kadar, yönetimin şimdi ve artık aklı başına geliyor gibi.
Euro Türkler araştırması
FRANSA’da göçmenlerin yarattığı olaylar üzerine, Fransa’da ve Almanya’da yaşayan Türklerle ilgili bir araştırma dikkatimi çekiyor.
2003 sonu, 2004 başında yapılan, üç ay önce basılan araştırma Euro Türkler, Türkiye İle AB Arasında Köprü mü, Engel mi başlığını taşıyor.
Ayhan Kaya ile Ferhat Kentel’in yaptığı araştırma İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınlarından.
Gerçi, araştırma sadece Türklerle ilgili. Ama, yurtdışındaki sorunları ve hissiyatı vurgulaması açısından, diğer göçmenleri de ifade edebilir diye düşünüyorum.
‘Almanya ve Fransa’da en az güvendiğiniz kurum hangisidir?’ sorusuna verilen yanıtlar:
Türkiye Cumhuriyeti Temsilcilikleri (Elçilikler, konsolosluklar), polis, siyasal partiler, medya. (a.g.k., s.85).
Yalnızlığın ifadeleri, kendi sorununu kendi çözme zorlamaları.
‘Almanya ve Fransa’da en çok karşı karşıya kaldığınız sorun hangisidir?’ sorusuna verilen yanıtlar:
Ahlaki değerlerin ters gelmesi, işsizlik, yabancı muamelesi görmek, ülkenin dilini konuşamamak, yalnızlık, uyuşturucu kullanımı, ırkçılık. (Aynı yerde, s. 86).
Paris varoşlarındaki patlamalar, Paris’le sınırlı kalmayabilir. Magriplilerle sınırlı kalmayabilir.