SES ve görüntülü kayıtlar, PKK’lılara ait ses bantları ve videolar artık anında Türk Silahlı Kuvvetlerine iletiliyor.
PKK’lılar mağarada mı konuşuyor yoksa dağın başında mı? Ya da herhangi bir kentin sokak ortasında mı? Türkiye topraklarında ya da Kuzey Irak’ta mı? Hiç fark etmiyor. Onlar kendi aralarında ne konuşuyor, neye karar veriyor, hangi karardan vazgeçiyor, bunların tümü o anda uzaydan banda alınıyor, ses ve görüntü olarak. Kayıtları yapan Amerika.
O teknolojik üstünlüğü Amerika şimdi Türkiye ile paylaşıyor.
Başbakan Erdoğan’ın Bush ile görüşmesinden önemli bir sonuç çıkıyor. Amerika, Türkiye ile askeri istihbarat paylaşımına karar veriyor.
İstihbarat paylaşımı askerlerin işi. Bunun uygulanması için, Türk ve Amerikan askeri yetkilileri, Ankara ve Washington’da en üst düzeyde görüşmeler yapıyor. O görüşmeler şimdi meyvesini veriyor.
Amerika, PKK’ya ilişkin her türlü istihbaratı Türkiye’ye vermeye başlıyor.
YETKİ DEVRİ
İstihbaratın akışıyla birlikte, bir başka önemli gelişme, hükümetin kararıyla bağlantılı.
Kuzey Irak’ta bir operasyon için, hükümet bir süre önce TBMM’den yetki alıyor. Herkesin bildiği gibi, yetki bir yıllık. Bir yıl içinde, ne zaman kullanılacağına hükümet karar verecek.
İşte, tam bu noktada, son bakanlar kurulunda hükümet Meclis’ten aldığı yetkiyi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devrediyor. Yetki devrinin Bakanlar Kurulu sonrasında açıklanmasına karar veriliyor. Ancak, Genel Kurmay, yetki devrinin açıklanmasını bir süre sonraya bırakılmasını istiyor. O nedenle de, yetki devrine ilişkin hükümet açıklamasından son anda vazgeçiliyor. Bu açıklamayı dün Başbakan Erdoğan yapıyor.
Yani, yetki devri olayı.
Ancak, bundan şunu çıkarmak yanlış. Madem hükümet sınır ötesi operasyon için Meclis’ten aldığı yetkiyi askerin kullanımına devrediyor, üstüne üstlük, bir de istihbarat paylaşımı var, o zaman derhal sınır ötesi operasyon.
Bu yanlış. Çünkü, gerek hükümet, gerekse asker çok ihtiyatlı.
ARTIK UNUTULMASIN
İhtiyatın kaynağında yatan ana fikir şu.
Son günlerde sık sık kullanılan bir cümle var. Teröristle mücadele ayrı, terörle mücadele ayrı. Çok doğru bir yaklaşım. Birbirinden ayrı, ama birbirinden kopmayan mücadele.
PKK terörü son zamanlarda azalmış görünüyor. Teröristle mücadele ederken, terörle mücadele için yavaş yavaş yeniden bir fırsat doğuyor. İşte, hükümet bu fırsatı kullanmayı düşünüyor.
Geçmişte hemen tüm siyasal iktidarlar aynı hataya düşüyor. PKK terörü azgınlaştığı zaman, bütün hayat orada dönüyor. Ne zaman ki, mevsim ya da başka nedenlerle terör dalgası azalıyor, o zaman her şey sanki unutuluyor. Terörün kökünü kazımak için alınması gereken pek çok kültürel, ekonomik, sosyal önlem rafa kalkıyor. AKP şimdi aynı hataya düşmek istemiyor.
DTP İLE DİYALOG
Cümle alemin bildiği bir gerçek var.
DTP, ne yazık ki, PKK’nın siyasal kolu gibi. Bu haliyle DTP büyük bir fırsat kaçırıyor. Kendi siyasal geleceği için, ama ondan daha çok, temsil ettiğini ileri sürdüğü Kürt Halkı için.
Yine de ve buna rağmen, AKP’nin DTP ile diyalog kurması gerektiğine inanıyorum. Terörle mücadelede, her şeye rağmen ve hala DTP’nin rol oynayabileceğinden umudumu kesmiyorum.
DTP’lilere soruyorum, "AKP bizimle konuşmuyor" diyorlar. AKP’lilere soruyorum, "doğru değil, biz zaman zaman yokluyoruz, onlar yanaşmıyor" yanıtını alıyorum.
Diyalog için bir çare bulmak şart.
Öte yandan, Kuzey Irak’ta PKK’lılara havadan el ilanları atılıyor. Pişmanlık yasasından yararlanmaları için çağrıda bulunuluyor.