ŞİMDİLİK kimse para almıyor. Candan Erçetin ve Beyazıt Öztürk, namı diğer Beyaz dahil. Herkes yüreğini koyuyor. Oyunculuğunu gösteriyor. İşin para kazanma faslı, maliyetler belli olduktan sonra.
Gani Müjde’nin senaryosunu yazdığı, Mehmet Ergen yönetiminde, Başar Sabuncu’nun proje danışmanlığını yürüttüğü Yıldızların Altında müzikali son yıllarda gördüğüm en başarılı oyunlardan biri: Yeşilçam’a enfes bir eleştiri!..
Lütfi Kırdar Kongre Salonu, 1600 kişilik kapasitesiyle, her oyun akşamı tıklım tıklım. Benim izlediğim akşam, salonda yine boş koltuk yok!.. Kongre salonu olması nedeniyle haftada birkaç oyun ancak oynanabiliyor. Çünkü, salon çeşitli toplantılar için, bir yıl önceden kiralanıyor.
*
YEŞİLÇAM, Türk sinema tarihinde çok önemli bir yer tutuyor. Acılı, sancılı, çevrilen filmlerin ötesinde, gerçek dramlarla iç içe bir yer. Yeşilçam’daki her oyuncu, aslında gerçek dramların birer kahramanı. Sıkıntılar, maddi zorluklar, iç çekişmeler, kıskançlıklar, iç içe geçmiş ilişkiler, merdivenleri tırmanmak isteyen sanatçıların önündeki setler, hepsi 32 kısım tekmili birden, ayrı ayrı senaryoların hüzünlü parçaları.
Zaman zaman kendi içinden eleştirilere konu oluyor. Bir çırpıda akla gelen filmler arasında, Şener Şen’in unutulmaz bir karakter çizdiği Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni ya da Atıf Yılmaz’ın yönetiminde Hayallerim, Aşkım ve Ben, bir adım ötesinde Yavuz Özkan’ın yönettiği Film Bitti var. Hepsi de, Yeşilçam’ın perde arkasındaki acımasız gerçeklerini sergiliyor. Yergi ve hüzünle.
*
ŞİMDİ Yıldızların Altında, Yeşilçam’a ilk kez müzikal bir eleştiri. Gülerken düşünüyorsunuz. Dinlediğiniz müzikle coşarken içiniz hüzünle doluyor. O ayak oyunları, o karşılıksız aşklar, o parasızlık içinde çırpınan yönetmenler, o anlı şanlı oyuncuların kaprisleri, o kendi dünyalarına hapsolmuş, birilerinin burun kıvırdığı insanların çırpınışları, yaşam tutkuları, sanatçı hırsları, gerçek aşka tutulduğunda değişen karakterler...
Candan Erçetin ile Beyazıt Öztürk başrolde. Erçetin’i yıllardır zevkle dinliyorum. Oyunun yıldızlarından biri de o!.. Sesiyle, oyunculuğuyla herkesi sürüklüyor.
Beyazıt Öztürk’e gelince... Doğrusunu söylemek gerekirse, televizyondaki şovları bana yabancı ve uzak. Benim meşrebim değil pek. Ama, Yıldızların Altında müzikalinde çıkardığı oyuna şapka çıkarmak gerek. Sesi mükemmel. Oyunculuğu aynı derecede. Oyunda çizdiği bıçkın ve kural tanımaz, feleğin çemberinden geçmiş zampara tipiyle müthiş bir karakter canlandırıyor.
*
YILDIZININ parladığı en yüksek noktadan, bir kaprisle tepetaklak yere düşen ses sanatçısını canlandıran Nurhan Damcıoğlu, yılların sanatçısı, oyunda yine döktürüyor.
Yeşilçam’ın bir yerde acımasız, ama öte yanda bin türlü zorluk içinde kıvranan yönetmenini oynayan Rasim Öztekin hem güldürüyor, hem düşündürüyor. Çok iyi oynuyor.
Ragıp Savaş ve Orhan Aydın kusursuz tipler çiziyor. Müzikalde rol alan diğer oyuncular ve dans grubu ise saatlerin nasıl geçtiğini fark ettirmiyor. Koreografi müthiş başarılı.
Gani Müjde’nin insanı çatlatan esprileriyle senaryodan zeka fışkırıyor.
*
DÜNYANIN çeşitli yerlerinde, Broadway, Londra, Viyana dahil, zaman zaman müzikaller izliyorum. Dünyanın en ünlü oyuncularından. Belleğime yıllarca kazınıyor o müzikaller. Her seferinde, oyundan sonra hayıflandığımı biliyorum. Bizde neden müzikaller bu kadar kıt?.. Oysa, bunu başaracak insanlar artık bizde de var, senarist, yönetmen ve oyuncu olarak.
Son yıllarda bizde de, müzikal devrim yolu açılıyor. Bu yola imza atan oyunlardan biri, hiç tartışmasız Yıldızların Altında.
Oyun bittikten sonra, kimse yerinden kalkmak istemiyor. O kahkaha tufanı içinde, müzik eşliğinde oyunun mesajı belli ki, herkese ulaşıyor.