Paylaş
Amerikan-Kürt İş Konseyi semeresini hemen veriyor. Barzani Beyaz Saray’dan çıkıyor, bir Amerikan petrol şirketi yöneticileri ile buluşuyor. Şirkete Kuzey Irak’ta, Amerikan deyimiyle, Kürdistan’da altı yeni petrol sahasında arama izni veriyor. Ver petrolü, al bağımsızlığı alış verişi.
Bu alış verişi Irak Başbakanı Maliki şiddetle protesto ediyor. Arama izinlerinin derhal iptal edilmesini istiyor.
Barzani de Maliki’yi protesto ediyor, “Irak’ı Maliki’den kurtarmak gerek” diyor. Normal, Obama varken, hangi Maliki.
Bunlar olurken, Başbakan Erdoğan Barzani ile görüşüyor, Maliki’yi ağır sözlerle eleştiriyor, Maliki de Ankara’yı diplomatik açıdan protesto ediyor.
Kafaları karışmasın, hepsinin toplamında yeni kutsal hat oluşuyor: Amerika - Türkiye - Kürdistan Hattı. Obama, Erdoğan, Barzani imzasıyla.
Bu hat Irak ve Suriye’ye karşı ortak politika izliyor. Beşşar Esad ve Maliki gitsin, oralara bahar gelsin. Yeni kutsal hattın iki destekçisi var, Suudi Arabistan ve Katar. Erdoğan’ın bu iki ülkeyi arka arkaya ziyareti tesadüf değil.
BAĞIMSIZLIK BELGESİ
Barzani Amerika’da devlet başkanı gibi karşılanıyor. Sadece marşlar eksik. Protokol öyle.
Gerek karşılama, gerekse iş konseyi aynı yönü gösteriyor: Kürdistan’ı. Daha ne olacak, Amerikan-Kürdistan İş Konseyi var. Demek ki, adı henüz resmen tescil edilmemiş olsa bile, Kürdistan diye bir devlet var. Amerika bunu çoktan onaylamış bulunuyor.
Barzani petrol arama iznini Amerika’ya verirken, Türkiye’den de petrol ihracatı için petrol hattı istiyor. Yeni bir alış veriş.
İyi de, Türkiye bunlara karşı ne kazanıyor? PKK’ya karşı ortak cephe. Gerçek mi? Amerika yıllardır Türkiye’ye her türlü bilgiyi aktardığını söylüyor ama, PKK sınırı şakır şakır geçiyor, terör devam ediyor.
Ya Barzani? Ankara ve İstanbul’da PKK’ya söylemediğini bırakmıyor, Erbil’e dönünce, PKK sempatisi yeniden depreşiyor. Bundan sonra sanki öyle değil. Elinde, Washington’dan aldığı bağımsız Kürdistan belgesi var.
BARZANİ KİLİT
Bu çerçevede:
1- PKK Kuzey Irak’ta artık zor barınır.
2- Terör devam etse bile, bir süre sonra ivmesini kaybeder. KCK operasyonlarının etkisini unutmadan.
Barzani kilit konumda. Geçmişteki zikzakları düşünüldüğünde, ona ne kadar güvenilir? Şimdi farklı. Elinde siyasi belgesi ve Amerikan şirketleri ile imzaladığı anlaşmalar var.
Türkiye son on yılda Amerika’nın hep yanında yer almasının meyvesini yemeye hazırlanıyor. Evdeki hesap çarşıya uyarsa. Komşularıyla kanlı bıçaklı olma pahasına.
Törende üç taş düştü
ANAYASA Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Nicolas Bratza da davetli. İngiliz asıllı Bratza dünkü törende bir konuşma yapıyor:
“Biz AİHM olarak Anayasa Mahkemesi ile üç konuda fikir birliğine vardık. Refah Davası, Leyla Şahin davası ve yüzde 10 barajı konularında”.
AİHM Başkanının sözleri salona taş gibi düşüyor. Törene katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ile AKP bakanları ve ileri gelenlerine soğuk duş.
AİHM Başkanı’nın vurguladığı Refah Davası, Refah Partisi’nin kapatılması. Leyla Şahin davası, türbanı nedeniyle Şahin’in okula alınmayışının onaylanması. Milletvekili seçimindeki barajın yüzde 10 olmasının, seçilme hakkının ihlali. Yani, RP’yi kapatmak, Leyla Şahin’i okula almamak doğru, yüzde 10 barajı yanlış. AİHM ile Anayasa Mahkemesi geçmişte bu üç konuda anlaşıyor, aynı doğrultuda karar veriyor.
AKP bu üç konuda tam tersini düşünüyor. Bratza’nın sözleri onu dinleyen AKP’lileri ve muhtemelen Anayasa Mahkemesinin çoğunluğunu rahatsız ediyor.
Köprülerin altından çok sular geçiyor. Bratza ve Anayasa Mahkemesi bugün ayrı yollarda.
Kadına şiddet yasası rafta
BÜYÜK gürültülerle çıkan “kadını şiddetten koruyan yasa” ilk adımda işe yaramıyor. Yasa görüşülürken, “bu yasa kadını korumuyor”, eleştirileri ne yazık ki, doğru çıkıyor. Yasa kadından çok aileyi korumaya yönelik.
Yasa hazırlığı sırasında iki gurup oluşuyor. Biri gerçekten kadına karşı şiddeti önlemeye çalışırken, diğer gurup ataerkil yaklaşımla engeller oluşturuyor. Yasa istenilen biçimde çıkmıyor. Öyle komik ki, örneğin kadınlar için hazırlanan sığınma evleri aniden konuk evlerine dönüşüyor.
Yasanın kadınlara yönelik şiddeti önleyemediği son bir kaç gün içinde işlenen cinayetlerle kanıtlanıyor. Yine de, şunu da eklemek gerek. Tamam yasa eksik ama, uygulama çoktan eksik. Toplumda böyle bir bilinç henüz uzakta.
Paylaş