Yardım ve ihaleler bize göre, AB’yi pas geç

BİR, iki, üç, beş, on, yirmi değil, tam yetmiş istisna var. Nerede? Kamu ihalelerinde. İhale yasasında.

Haberin Devamı

En katı devletçi rejimlerde bile pek az rastlanan bir ihale yasası.
Devlet ihaleye çıkıyor. İhaleye çıkar çıkmaz, ardından istisnalar sökün ediyor. Neden bu kadar istisna var? Devlet eliyle kıyak çekmek için. Bu yasa eskiden beri böyle gelmiş, böyle gidiyor. Hiç bir iktidar bu yasaya dokunmak istemiyor.
Bu kadar istisna varken, herhangi bir devlet ihalesini istenilen kişi ya da firmaya vermek işten değil. Kaşının üstünde gözün var, dersin al sana istisna. Bu yasa böyle iken, kimse de sana, “vay, sen bu ihaleyi neden ona verdin” diyemez.
AB, bu ihale yasasının değişmesini istiyor.
Hükümet bu isteğe uyarak, Meclise ihale yasasını değiştiren tasarı gönderiyor. Hah, tam işte bu. Yoook, öyle değil.
Garip gelecek ama, kaldıralım derken, istisnaları daha da arttıran bir tasarı.
AB-Türkiye ilişkileri burada çuvallıyor.
DEVLET YARDIMLARI
Biz ne de olsa, yardım sever bir milletiz. Ne de olsa, yardım sever bir iktidarımız var. Hükümetimiz mevsimine göre, yazın soba, kışın buzdolabı gibi yardımları halkımızdan esirgemiyor.
Nerelere yardım? AB ölçülerine göre, geri kalmış yörelere, istihdam yaratacak sektörlere, KOBİ’lere. Öyle gelişi güzel değil.
Bizim hükümetimiz buna uyuyor mu? Uyduğunu söylemek güç. AB, bu nedenle, devlet yardımlarını AB ölçülerine getirecek bir yasada ısrar ediyor.
Olabilir, edebilir. Bizim hükümetimiz bunu pas geçiyor.
AB-Türkiye ilişkileri burada çuvallıyor.
SENDİKAL HAKLAR
AB ve ILO yırtınıyor ki, “sizde sendikal haklar, işçi hakları çok geridir”. Olabilir, yırtınabilir.
Bizim hükümetimiz de, “sendikal haklar bizim önceliğimiz değil” düşüncesinde.
Sendikaya üyelikten tutun da, üyelikten ayrılma, bir iş yerinde örgütlenme, toplu pazarlıktaki engellere kadar, bugün her kapitalist ülkede var olan bir dizi sendikal hak bizde yine askıda.
AB-Türkiye ilişkileri burada çuvallıyor.
Bu üç teknik örneği neden şimdi anımsıyorum? Üç gün önce AB ile açılan gıda güvenlik faslı nedeniyle atılan nutuklardan dolayı.
AB bizi istiyor, istemiyor, biz AB’yi istiyoruz, istemiyoruz, masalları bir yana, durum şu:
Türkiye üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmiyor.
Kıbrıs ya da başka nedenle AB’yi suçlamak mümkün, ama hükümet üstüne düşeni yapmıyor.
Üzerine düşeni yapmamanın nedeni var. Bu düzen değişmesin. İhaleleri de, devlet yardımlarına siyasi olarak istediğimiz gibi kullanalım, mantığı.

Haberin Devamı

Almancıların dönüşü

Haberin Devamı

ALMAN alışkanlıklarına sahip. Alman değer yargılarıyla davranıyor. İyi eğitim görmüş, Alman toplumuna iyi uyum sağlamış. Hatta, kendini Alman olarak görüyor. Meslek sahibi.
Almanya’da bu nitelikte yaşayan Türklerin bir bölümü şimdi Türkiye’ye dönüyor. Göç şimdi tersine işliyor.
1960’larda Türkiye’den Almanya’ya büyük göç başlıyor. Ve bu yıllarca sürüyor. Aradan geçen elli yılda, orada şimdi artık üçüncü kuşak Türkler yaşıyor. Bir bölümü Türkçe bilmiyor, Türkiye’yi bilmiyor. Bir bölümü ise Türkiye ile içli dışlı.
Almanya’da yetişen eğitimli Türkler Türkiye ile çok ilgili. O kadar ki:
“2000-2008 arasında Almanya’dan Türkiye’ye gelip yerleşen Türklerin sayısı kırk bin dolayında. Buna karşılık, aynı sürede Türkiye’den Almanya’ya gidenler otuz bin dolayında. Yani, tersine bir göç söz konusu”. (Der Spiegel, yıl 2010 sayı 26, s.97).
Çoğunluğu Alman pasaportu ile gelse bile, burada iş buluyor. Buldukları işlerde başarı kazanıyor.
Yıllarca Almanya’da yaşayıp, sonra Türkiye’nin günlük yaşamına karışmak, bir kültür şoku yaratsa da, onlar burada kalmakta ısrarlı.
Magazin basınında Almanya’dan gelip Türkiye’ye yerleşen pop şarkıcılar, sinema oyuncuları yer alıyor. Oysa, kimyadan bilgisayara, otomotivten gıda sektörüne kadar, çeşitli sektörler “Almancıların dönüşüne” tanıklık ediyor.

Haberin Devamı

Siyasal değişim bir de böyle başlıyor

G-20’nin bizi çok etkileyecek kararı var.
Türkiye’nin ihracatında önemli rol oynayan ülkeler kemer sıkma kararı alıyor.
Onlar kemer sıkıyorsa, bu bizim ihracatımızı düşürür. Geçen hafta bu sütunda dile getiriliyor.
Son bir-iki ayda ihracatımızda ciddi gerilime var. G-20 kemer sıkmaya yeni başlıyor, bu politika 2013 yılına kadar sürecek. İki buçuk yıl daha.
Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 11.7 büyüdük diye davul çalmak yerine, oturup bunu düşünmek gerek. İhracatın düşmesi, hem büyümeyi düşürür, hem dış ticaret açığını yükseltir, hem işsizliği arttırır.
Kimsenin aklına kolay gelmez, siyasal değişim bir de böyle başlıyor. İktidar bir de böyle değişiyor.
Türkiye’de pek çok polemik konusu var, ama iki temel gündem var, terör ve ekonomi. Bu iktidar ikisinde de, sıkışmış durumda.

Yazarın Tüm Yazıları