Paylaş
“Füze uçağın burnunda girdi”. Bu açıklamadan sonra, “pilotların kaskı sağlam, burundan değil, kanattan girdi” deniliyor.
“Füzeyle düşürdüler, bunun hesabı sorulacak”. Nasıl sorulacak, uluslararası hukuk çerçevesinde.
Hatta, son olarak “Natilius arıza yaptı, gitti”, açıklamasını Natilius’un açıklaması izliyor, “hayır, ufak bir arıza vardı, giderildi, bize, “siz gidin” dediler”.
Kriz yönetimi dediğin, böyle olur.
İşin rengini değiştiren ilk açıklama Genelkurmay İletişim Daire Başkanından geliyor ve “füzeyle ilgili elimizde bilgi yok”.
Tayyip Erdoğan uçağın düşürüldüğü andan itibaren ısrarla “füzeyle vuruldu” derken, önceki gün AKP il başkanları toplantısında aniden “füze midir, uçaksavar mıdır” diyor. O konuşmadan bir kaç saat sonra Genelkurmay hepimize “aaaa” dedirten bir açıklamayla geri adım atıyor.
Uçak vuruldu mu, düştü mü, belli değil. Vuruldu ise, ne ile vuruldu, belli değil.
Dünyanın 17. büyük ekonomisi, attığı her adımla dünyayı hayran bırakan, herkesin bizim sözümüzden çıkmadığı bir dünyada ve 21. yüzyıl teknolojisinde olur böyle şeyler.
Eğer düşürülmediyse, her fırsatta Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun, Genelkurmay Başkanı’nın Suriye’ye dönük mangalda kül bırakmayan tehditleri ne olacak? Aradan yirmi gün geçmesine rağmen, düşürülüp düşürülmediğinden emin olmadan, hangi mantıkla pek çok ülke ile ikili görüşmelere geçiliyor, NATO Konseyi toplantıya çağrılıyor?
Hangi krizi yönetiyor bu hükümet? Uludere mi, dere yatakları mı, Tuzla tersanelerindeki ölümler mi, İstanbul mu, üniversiteye giriş sınavları mı, terörü mü, Kürt sorununu mu, Alevi sorununu mu, hangisini?
Öte yandan, Suriye ısrarlı, “biz düşürdük” diyor. NATO Suriye’yi kınıyor. NATO’da Amerika var. NATO kınadığına göre, Suriye’nin vurduğu olasılığı hayli yüksek.
Peki, bizimkiler aniden neden çark ediyor ve dünyayı kendine güldürüyor? Boş atıp, dolu tutturamadıkları için. Ya bir de, daha o ilk günlerde, “bizi füzeyle vurdu” diye, savaş çıksaydı...
Orduda general ve amirallerin yaklaşık yüzde yirmisinin, 67 general ve amiralin hapis yattığı bir dönemde savaş zor çıkar.
İstanbul haraç mezat
PARA lazım, kaynak yaratacağız, onun için sat, sat, saaaaattıııım.
Arazi belediye ya da hazineye ait. İmar planlarında “sosyal kültürel tesis alanı” olarak görünüyor. İnşaat zor. Kolayı var. İmar Planında ufak bir değişiklik, haydi, hoop, önüne bir “özel” lafı ekle, oluyor sana, “Özel Sosyal Kültürel Tesis Alanı”. Şimdi oraya ister otel yap, ister eğlence yeri, ister alış veriş merkezi.
Örnek mi, Üsküdar Çengelköy, Kartal Yakacık, Eyüp Yeşilpınar, Bağcılar Çınar Mahallesi.
Ya da yeşil alanlar. Beykoz Kavacık’ta 219 bin metrekare yer hazineye ait, yeşil alan. Planda parklar, çocuk oyun alanları, İETT oto terminali. Önce bir vakfa tahsis ediliyor. Sonra plan değiştiriliyor. Ardından hastane ve üniversite için inşaat izni veriliyor. (18.02.2011/348).
Üsküdar Kısıklı, 85 bin metrekare. 1. derece SİT alanı, inşaat hakkı yok. Koruma Kurulu birinci dereceden çıkartıyor, üçüncü derece SİT alanına alıyor. Sonra iki kat konut yapımı izni veriyor. (12.01.2012/ 107).
Pendik Çakmaklı’da Büyükşehir mülkiyetindeki park alanı ile Pendik Kurtköy’deki Pendik Belediyesi mülkiyetindeki fuar alanı akaryakıt istasyonu yapılıyor.
MESİRE ALANLARI
Boğaziçi Yasası “Boğaz’da buralara ağaç dikeceksiniz” diyor, diyebilir, desin. Çubuklu ve Burunbahçe Mesire Alanlarında inşaat yasağı varken, “turizm alanı” ilan ediliyor. (16.12.2011/182 ve 183 sayılı raporlar).
Mesire alanında son örnek Sevda Tepesi. Boğaziçi Yasasında inşaat izni yok iken, “turizm alanı” ilan ediliyor, imara açılıyor.
KAT OTOPARKLARI
Otopark ihtiyacını karşılamak Büyükşehir Belediyesinin görevi. Oysa, para lazım. Kat otoparkı olarak görülen arsalarda plan değiştiriliyor, ondan kolay ne var, nasıl olsa Belediye Meclisi’nde AKP çoğunlukta, anında değişiklik, kat otoparkı yerine al sana Ticaret-Turizm Alanı.
Ticaret ve turizm alanları İstanbul’un her yanında dizi dizi. Beşiktaş 2.882, Pendik 7.118, Güngören 2.741 metrekare, Büyükşehir mülkiyetinde. Otoparklar sizlere ömür, yerlerine artık nasıl turizm alanı ise.
Daha neler, neler. Mahkemeden dönen kararlar karşısında, Büyükşehir Belediye Meclisi neler yapıyor, tutanaklarda hepsi var.
97 DAVA
Uygulamalara direnen CHP Meclis üyeleri İstanbul Büyükşehir Belediyesine 97 ayrı dava açıyor. Her karara ayrı bir dava.
İstanbul son bir ayda trafik keşmekeşi ile haşır neşir. Belediye Başkanı Kadir Topbaş tatilde. Olmasın mı, baksanıza şu kararlara, insan yorulmaz mı? Yorulan insanın tatil hakkı yok mu?
Trafikteki felç İstanbul’da buzdağının görünen yüzü. Görünmeyen, haraç-mezat giden yeşil alanlar, mesire yerleri, hepimizin nefes boruları. O alanlar birer birer gittiği için trafik böylesine içinden çıkılmaz halde.
TÜBİTAK aylardır bekletiyor
ODA TV davasında tahliye istemlerini mahkeme geri çeviriyor. Gerekçelerden biri, TÜBİTAK’tan beklenen bilirkişi raporunun hala gelmemiş olması.
Mahkeme TÜBİTAK’tan bilirkişi istiyor. Gönderilen bilirkişi heyetine sanık avukatları karşı çıkıyor. Mahkeme yeni bilirkişi heyeti istiyor.
Yeni bilirkişi heyeti oluşuyor, bu heyet rapor verecek. Ama, aylardır verecek. Sanık avukatları TÜBİTAK hakkında yasal yola başvuruyor. Bu beklemenin nedeni ne? Teknik nedenlerse, aylardır nasıl aşılamıyor, yoksa ne?
Paylaş