İKİ yıl önce... Amerika’nın Irak’a girmesinden kısa süre önce... Dünya ayakta, Ankara-Washington hattı sürekli meşgul... Yoğun görüşmeler birbirini izliyor...
TBMM’de o ünlü tezkerenin görüşülmesine birkaç gün kala. ABD askerlerine Türkiye’den geçiş izni öngören kararın arefesinde. Türkiye’de çok farklı görüşlerin dile getirildiği günler.
Siyasilerin ve kamu oyunun bir bölümü ‘ABD askerine izin verilsin’, derken, bir bölümü ‘hayır verilmesin’, görüşünü savunuyor.
Washington ise hayli kaygılı. Askerini İskenderun açıklarına yığıyor ve TBMM’den çıkacak kararı bekliyor. Ankara’da hava bir öyle, bir böyle. AKP içinde hükümet tezkeresine karşı çıkanların sayısı hiç de az değil.
TELEFONDAKİ SES
Tam o günlerde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın telefonu çalıyor. Wall Street’ten bir Amerikalı Babacan’ı arıyor.
Wall Street, yani Amerikan finans dünyasının kalbinin attığı yer. Dünya finans piyasalarına hükmeden cadde. Telefonda dünya çapında bir finans kuruluşunun tepesindeki yönetici Babacan’a:
‘Amerikan askerlerinin Irak’a geçiş iznini öngören karar sizin Meclis’ten geçer mi, geçmez mi?..’
Babacan şaşırıyor, diplomatik yanıt vermesinden başka çare yok. Amerikalı zaman kaybetmeden ağzından baklayı çıkartıyor:
‘İzin çıkmazsa, Türkiye’den dolar çekilebilir, Türkiye dünya piyasalarından kredi bulmakta zorlanabilir!..’
Tam bir tehdit!.. Tam bir şantaj!..
Ben bu olayı Babacan’ın kendisinden değil, Başbakanlıkta çok yetkin, önemli bir kişiden öğreniyorum. Olayı anlatan sıkı sıkı rica ediyor, isminin verilmesini istemiyor. İki hafta önce öğreniyorum.
KIRILAN GÜVEN
Neden şimdi aktarıyorum?.. ABD’nin ‘Türkiye’de Amerikan düşmanlığı var’ diye çığırtkanlık yaptığı bir dönemde, bu anektodu anımsamanın büyük yararı var.
Doğrudan Amerikan yönetiminden gelmese bile, AKP İktidarında ABD’ye karşı vazoyu ilk kıran, güven duygusunun yerini kuşkuya bırakan bir telefon. AKP’de sanıyorum, iz bırakan bir olay.
Gerçi, bundan sonra Erdoğan-Bush görüşmesi var. Amerikalılarla çok sayıda görüşme var, ama acaba bu iz siliniyor mu?..
Buna karşılık, Washington Erdoğan’ın özellikle İsrail’in Filistin’de işlediği cinayetlerden sonra verdiği demeçlerden rahatsız!.. Zaman zaman Irak çıkışlarından rahatsız.
Aynı çapta ve ölçüde olmasa bile, Wall Street’ten gelen telefon bana yıllar öncesinin Johnson Mektubu’nu anımsatıyor. Elbette, o ABD Başkanın’dan dönemin Başbakanı İsmet Paşa’ya gönderilen resmi bir tehdit. Böyle bir telefonla karşılaştırılamaz.
Ama, bugünlere de, böyle böyle geliniyor!..
Suudi futbolcular terörist mi
MACARİSTAN ve Arap ülkeleri çalkalanıyor, bizde bu yönde bir haber görmüyorum. Oysa, koca bir Başbakanın yaptığı gaf az buz değil.
Şubat başında Macaristan ile Suudi Arabistan milli futbol takımları Cidde’de oynadıkları maçta 0-0 berabere kalıyor. Maçın oynandığı gün, Macaristan’da bir tören var. Partisinin 15. kuruluş yıldönümü nedeniyle, Macar Başbakanı Ference Gyurcsany Budapeşte’de parti veriyor. Maçın sonucu geldiğinde, Başbakan açıklama yapıyor:
‘Suudi Arabistan oyuncuları arasında teröristler de var. Bizim çocuklar ölümüne mücadele ettiler. Ülkelerinden bu kadar uzakta, teröristlere karşı böyle bir sonuç almış olmalarından dolayı, onları kutluyorum.’
Eğer Başbakan böyle bir bilgiye sahipse, olay müthiş!.. Pot kırmaksa, pot müthiş, ki öyle!..
Başbakanın bu sözleri değil Suudi Arabistan’ı, Arap Yarımadası’nı ayağa kaldırıyor. Suudi Arabistan Peşte’deki büyükelçisini geri çekiyor. Diğer Arap ülkeleri, Macaristan’a protesto notaları yağdırıyor. Sonu nereye varacağı belli olmayan gerilimde, Gyurcsany kendine geliyor: