Paylaş
Kısa adı ETUC, Avrupa Sendikalar Konfederasyonu, 60 milyon üyeli, Avrupa’nın en büyük işçi konfederasyonu. Dün ETUC yönetim kurulu toplantısı var. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi yönetim kurulunda üye. Toplantıya Çelebi de katılıyor.
KESK Türkiye’de Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu.
KESK’in bazı yöneticileri bir süre önce Ergenekon’dan gözaltına alınıyor. ETUC dünkü yönetim kuruluna KESK’i davet ediyor. “Türkiye’de özgürlüklerin ihlali” ve özel olarak sendikal özgürlüklerin ihlali ile ilgili Türkiye’de neler olup bittiğini öğrenmek üzere.
MÜTHİŞ HABER
İki gün önce Taraf gazetesinde çarpıcı bir haber yayınlanıyor. Haber şu.
Marmara Üniversitesi’nde akademisyen Nesrin Uçarlar doktora tezi hazırlıyor. Tez konusu Çoğunluk İktidarı ve Azınlık Hakları Direnişi, Türkiye’de Kürtçe Dil Hakları.
Uçarlar’ın, bölücülük yaptığı iddia edilerek, tezi donduruluyor.
Tez hocası Günay Göksü Özdoğan haksızlığın giderilmesi için, Uçarlar’ın Marmara Üniversitesi’nde teziyle ilgili konferans vermesini istiyor.
Bu sefer kapıda iki polis, konferansı dinlemeye gelenlere, “nereden geliyorsun, bu konferansa neden geldin” gibi sorular yöneltiyor.
Haber özetle böyle. Utanç dizisinde son kompartıman.
BURASI ÜNİVERSİTE
Beyler, burası üniversite. Tekrarlamak gerek, ü-ni-ver-si-te.
Her türlü yayının, her türlü düşüncenin, her türlü akımın, sizlerin keyfine gelsin, gelmesin, nazik bedeninize dokunsun dokunmasın, öz-gür-ce ele alındığı, okunduğu, tartışıldığı bir mekan. Üniversite, bu açılardan dokunulmaz ve kutsal. Yani, demokratik ve özgür dünyanın her yerinde.
Bir üniversitede, bir doktora tezi, cadı kazanında kaynatılıyorsa, orası artık üniversite olmaktan çıkıyor, orası artık tekke. Cemaat vaziyeti.
Ya kapıdaki polisler? Konferansı polise ihbar eden kim?
Olayın trajikomik yönü, doktora tezinin Marmara Üniversitesi AB Enstitüsünde yapılmakta oluşu. AB, özgürlükler, hele de bilimsel özgürlükler. AB işte, ötesi var mı, AB. Burası onun enstitüsü.
Bilimsel açıdan şunu anlarım. Tez eksiktir, iyi işlenmemiştir, kabul edilmez, döner. Ama, bölücülükle suçlayıp dondurmak, bilimsel özgürlüğü anlamak için daha çok fırın ekmek yememiz gerektiğini gösteriyor.
TEMEL HASTALIK
Burada en temel hastalıklardan biri yatıyor. Özgürlük anlayışı.
Demokrasiyi sistem içinde, sadece askerin etkin olmadığı rejim olarak anlamak, özgürlükleri kanatsız kuşa çeviriyor. İşin hep asker yönü pişiriliyor, özgürlüklere kulak asan pek yok.
Bilimsel özgürlüğün olmadığı rejimde demokrasiden söz etmek mümkün mü?
Adamlar dün Brüksel’de sendikal özgürlüklerin ihlalini sorguluyor.
Sıra yarın bilimsel özgürlüklerin sorgulanmasına gelir. Savunmayı da artık tezi donduranlar yapar.
Mardin katliamında büyük rant
MARDİN’in Bilge Köyü’nde 44 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak ön rapor hazırlanıyor.
Rapora göre, katliamın nedeni çok çocuklu aile düzeni, feodal yapı, kız çocukların miras hakkı, akraba evliliği gibi nedenler.
Özetle, yıllardır bilinen sebepler dışında, yansıdığı kadarıyla raporda başka bir bulgu yok.
Yeniden merak ediyorum. Başka bir neden daha var mı, diye. Cinayetin işlendiği köyde balık çiftliği, lokanta, havuz, tarla, v.s. üzerinden giderek, başka bir bulguya ulaşmak mümkün mü, diye.
Karşıma akıl almaz bir rant çıkıyor. Mardin’in bir köyünde, bırakın o kırsal alanda, büyük kentlerde bile, dudak ısırtan rant miktarı çıkıyor. Yani, para.
Raporun tam metnini bilmiyorum, ama benim görebildiğim, çeşitli etkenlerin yanı sıra, katliamın temelinde trilyonlarca liralık rant yatıyor.
Gece yarısı kanunları
İKİ yasa. İkisi de, hayati önemde. İkisi de, toplumda kıyamet kopartıyor. İkisi de, Meclis’ten bir gece ansızın geçiyor.
İlki, askerin, askerlik dışında işlediği suçlardan dolayı, sivil mahkemelerde yargılanmasını öngören yasa.
Diğeri, özel istihdam büroları. Bu yasayla, işçiler kiralık mal haline geliyor işçi temsilcilerinin deyimiyle, işçilerde kölelik düzenine geçiliyor.
DİSK, Türk-İş ve Hak-İş Başkanları önceki gün, onay için Çankaya’da bekleyen yasanın çalışma hayatı ve işçiler açısından yaratacağı sakıncaları anlatan bir dosyayı Abdullah Gül’e sunuyor.
Gül sendika başkanlarına, “bütün içtenliği ile, ayrıntılı olarak incelemek” sözü veriyor. Şimdi iki soru.
1- AKP bu kadar önemli yasaları gözlerden kaçırıp, neden gece yarısına sıkıştırıyor?
2- Abdullah Gül gece yarısı kanunlarına nasıl tavır alacak?
Paylaş