Paylaş
Baba Ali Alp pek çok işçi arkadaşı ile birlikte bir tekstil fabrikasında işten atılıyor. İşçiler tazminat için mahkemeye başvuruyor, davayı kazanıyor ama firma işçilere tazminatı ödemiyor.
Bakanlık yetkilileri hastanede kızının başında bekleyen Ali Alp’e “iş için İŞKUR’a başvuru yapıp yapmadığını” soruyor. Oysa, önce firmadan hâlâ ödenmeyen tazminatların hesabını sorması gerekiyor. O hesabı aylar önce CHP milletvekili Süleyman Çelebi soruyor.
HASTANEYE BAK
Bu arada Dilan’ın ailesi başka bir dram yaşıyor.
Aradan on gün geçiyor, dünya 1 Mayıs kutlamalarını çoktan unutuyor, ama bizde biber gazıyla, yaralılarla, tazminatını alamayan işçilerle 1 Mayıs hâlâ tartışılıyor.
1 Mayıs’tan bu yana biber gazından yaralanan, yoğun bakımda yatan Dilan’a hastane kapıyı gösteriyor, “Yerimiz yok” diyerek. Burası hastane, has-ta-ne, pes artık. Hastane kayıt bürosu, hastane yönetimi, servisteki doktor ve hemşireler put gibi, sanki emir almışlar. Yine sözün bittiği yer.
Aile gece yarısına kadar hastane arıyor, sonunda İkitelli’de özel bir hastane Dilan’a kapılarını açıyor.
BİR YIL ÖNCE
İşten atılan ve fakat aylardır tazminatlarını alamayan işçiler ocak ayı sonunda Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e gidiyor. Bakan söz veriyor, “Yardımcı olacağım” diyerek. Ocak, şubat, mart, nisan, mayıs, işçiler hâlâ Faruk Çelik’in yardımını bekliyor.
Ocak, şubat filan ne kelime, işçiler geçen yıl Meclis’e gidiyor, muhalefet partileriyle görüşüyor. CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi işçileri dinledikten sonra Bakan Çelik’e “Tazminatların ödenmesi için nasıl bir plan düşünüyorsunuz” diye soru önergesi veriyor. Tarih 2 Mayıs 2012, tam bir yıl önce.
Bakan Çelik, Süleyman Çelebi’nin sorusunu yanıtlıyor. Tarih 1 Haziran 2012, tam bir yıl önce.
ÇELEBİ’YE YANIT
Bakan Çelik, Çelebi’ye verdiği yanıtta, özetle şunu söylüyor:
“Şirketin ödemeler dengesi bozulmuş, üretimi durmuştur. Tazminat talebinde bulunan 343 işçinin başvurusu vardır. Şirket tazminatların ödenmesi ve yasal hakların yerine getirilmesi için bir plan dahilinde işçilere ödeme yapacağını bildirmiştir. Firmaya (...) lira ceza kesilmiştir”.
Geliyoruz bugüne. Bir yıl önce verilen sözden çıt yok. Dört-beş ay önce verilen “Yardımcı olacağım” sözünden de çıt yok.
Ne zaman ki, Ali Alp’in kızı Dilan biber gazıyla yaralanıyor, Dilan’ın babası da o işçiler arasında, Çalışma Bakanlığı soruyor, “İŞKUR’a başvurdunuz mu”. Fıkra gibi.
Aradan bir yıl geçmiş, insanlar hâlâ tazminatlarına ve yasal haklarına kavuşmuş değil. Eminim, Çalışma Bakanlığı şimdi yeni bir denetim yapar, yeni bir rapor yazar ve yeni plan açıklanır.
Aradan bir yıl daha geçer, 1 Mayıs’ta yine biber gazı, yine tazminat, yine hastanenin kapıyı göstermesi. Bu bizim hayatımız.
Türklerden ‘tık’ yok
SEKİZİ Türk, biri Alman polisi, biri Yunan Almanya’da on kişinin ölümünden sorumlu neo-Nazi çetesi (NSU) ortaya çıkarılıyor. Kasım 2011.
Olay patladığında Almanya’da yaşayan Türkler büyük çoğunlukla “Binlerce Berlinli Türk gidip Meclis önünde otursa, hükümet işi çok ciddiye alır, buna muhalefet de katılır” diye düşünüyor. Bırakın binlerce kişiyi, Berlin ve Münih’te protestolara yüz kişi bile katılmıyor.
Dava üç gün önce başlıyor. Almanya’da birkaç Türk derneğin cılız açıklaması dışında, ses yok. Almanya’da yaşayan Türkler hem kendilerini, hem de bu yönde örgütlenemediklerinden dolayı sivil toplum kuruluşlarını eleştiriyor.
Paylaş