Paylaş
-“Irak’a gönderilen silahlar oradaki sorunu çözmez, tersine daha alevlendirir.” Bu görüşü uluorta dile getiren SPD İkinci Başkanı Ralf Stegner.
-“Hayır çözer, o bilmeden konuşuyor.” Bu görüşü uluorta dile getiren SPD Genel Başkanı Sigmar Gabriel.
-“Gelir vergilerini yükseltmek gerek, sosyal adalet gereği.” Bu görüş SPD İkinci Başkanı Stegner’e ait.
-“Yükseltmek ekonomik gelişmeyi baltalar, o bilmeden konuşuyor.” Bu görüş SPD Başkanı Gabriel’e ait.
Genel Başkan ile İkinci Başkan daha başka konularda da karşı karşıya geliyor. SPD ile Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) Almanya’da koalisyon ortağı oldukları halde, İkinci Başkan CDU’lu Maliye Bakanı üzerinden ortağını uluorta eleştiriyor.
Ya da AB ile Amerika ve Kanada arasındaki ticaret anlaşmasına İkinci Başkan yine karşı, Genel Başkan onu yine düzeltmek zorunda kalıyor. Tartışma “parti içi sorun” olmaktan çıkarak “koalisyon sorunu”na dönüşmek eğiliminde.
‘RUH SOLDADIR’
SPD, sosyal demokrat partilerin anası, Marksist kökenden geliyor, kuruluşu 1890’lara gidiyor. Dünyada diğer sosyal demokrat partilere örnek. Şu sıralar ciddi biçimde çalkalanıyor. Ana soru şu:
“SPD tek başına iktidar olmak için ne yapmalı? Daha sola mı kaymalı yoksa yerini merkezde mi aramalı?”
Sadece SPD’yi değil, CHP dahil, dünyadaki bütün sosyal demokrat partilerin temel sorunu olan, hatta partiyi bölen iki zıt görüş. Genel Başkan Gabriel “merkezde yer almayı” savunurken, İkinci Başkan Stegner tersine: “Bizim için iktidar ruhu soldadır, merkeze yakın partiler zaten var, onlara benzemek bizi iktidar yapmaz, biz sola kaymalıyız”.
2013 seçimlerinde SPD programı solda, partinin birinci ve ikinci ismi seçim programında anlaşıyor ama şimdi “Sol mu, merkez mi” tartışması alevleniyor. Tartışma parti tabanına yansıyor. “Ruh”, yani “çıkışı” solda görenler artıyor. SPD’yi yakında olağanüstü kongre bekliyor.
SPD’nin kaderi, dünyadaki diğer sosyal demokrat partileri etkilemeye aday. CHP olayı iyi izlemeli.
Bu evlilik AKP’ye dert
-ABD İstanbul Başkonsolosu Hunter ile Türk müzisyen Ramadan Çaysever Amerika’da evlenecek. Bu eşcinsel evlilik Türkiye için diplomatik sorun. Şöyle: Hunter Başkonsolos, diplomatik dokunulmazlığı var. Amerikalı diplomatla evlenmek, Çaysever’e diplomatik dokunulmazlık kazandırıyor. Amerika evliliği Türkiye’ye resmen bildirmek zorunda.
Bildirecek ve “Çaysever’i diplomatik listeye dahil edin” diyecek, Çaysever de diplomatik dokunulmazlık elde edecek. Edecek mi?
Dışişleri Çaysever’i diplomatik listeye otomatik olarak alacak mı? Alsa, eşcinsel evliliklere şiddetle karşı, İslamcı AKP kendi felsefesini çiğneyerek, eşcinsel evliliği onaylamış olacak. Almasa, Amerika ile durup dururken yeni bir kriz. AKP felsefesinden ayrı, Türkiye eşcinsel evlilikleri resmen tanıyan bir ülke değil. Ankara böyle bir durumla ilk kez karşılaşıyor, çözüm meraka değer.
Kontenjan
-FRANSIZCA kökenli bir sözcük. Birkaç anlamı var, siyasetteki anlamı “Bir kimseyi seçerek almak, onun kişiliğinden, yeteneklerinden yararlanmak”. Toplumda tanınmış, siyasal olarak kendine yakın bulduğu kişileri partiye davet etmek, “kontenjandan milletvekili yapmak”. Bizde siyasette kontenjandan seçilenler, sayısını bilmiyorum ama genellikle sorun çıkarıyor. Her parti için geçerli bu kural. Son iki örnek CHP’den, biri istifa eden Emine Ülker Tarhan, diğeri ihraç edilen Süheyl Batum. Allı pullu davetlerle gelen kontenjan üyelerinin bir bölümü sonunda partide hüsran yaratıyor. Geçmişten bugüne, yanılmıyorsam, en bol örnek CHP’de. Demek ki, “iyi tanımadan seçiliyorlar” ve kontenjan karaya oturuyor.
Paylaş