Paylaş
Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Berlin’de kongresini eski bir istasyonda topluyor. Avrupa’nın ekonomik krizle boğuştuğu, kapitalizmin çok eleştirildiği bir dönemde, SPD yıllar yılı kapitalizmden sosyalizme fiili geçişin son kapısında toplanıyor. Belki de, dünyaya mesaj niteliğinde.
Yedi bin kişinin izlediği kongrenin ana salonunda, eskiden burası tam gar, sadece iki ışıklı pankart var. Birinde, konuklar için “hoş geldiniz” yazılı, diğeri kongredeki tek siyasal pankart, “Bizim sermayemiz: Demokrasi, Adalet ve Dayanışma”.
Salona girerken uzun koridor, eski tren peronları. Koridorda yüzü aşkın özel firmanın standı var. Gıdadan otomobile, elektronik eşyadan tekstile kadar pek çok
farklı alanda üretim yapan firmalar. Onlar kongrenin sponsoru. Bizde olsa, firmalar bir partinin sponsoru mu, ağzından yel alsın. Bizim satılık partimiz yok.
Kongre saat 10.00’da başlayacak. Aniden elektronik tabelalarda “çok kalabalık olduğu için özür diliyoruz, 10.15’te başlayacak” yazılı. Aaa, gerçekten tam 10.15’te başlıyor. Bu adamlar delirmiş, hem özür diliyor, hem zamanında başlıyor.
UFUKTA İKTİDAR
Bizim anlamamız pek mümkün değil, kongrede divan başkanlığı seçimi, kavgası filan yok. Kongre doğrudan Helmut Schmidt’in konferansı ile başlıyor.
Konuşma bitince, kongredeki en yaşlı (83) ve en genç (20) üye selamlanıyor. Hayatta olmayan ünlü sosyal demokratlar için saygı duruşu, kongre günü doğum yapan üç üyeye selam gönderme olayın seremoni bölümü. Her şey sükunet içinde.
Daha sonra SPD Başkanı Sigmar Gabriel ve bir kaç yönetici kısa konuşma yapıyor. Kongrenin rutin bölümüne geçiliyor. Raporlar, v.s.
Kongrenin önemi şurada. 2013’teki genel seçimlere doğru Merkel Koalisyonu düşüşe geçiyor, SPD ve Yeşiller ufukta yeniden iktidar görüyor. SPD halkın karşısına yeni program ve yeni isimlerle çıkmaya hazırlanıyor. Avrupa’ya mesaj yolluyor.
Bakıyorum, salonda ne onlarca pankart, tribünlerde ne kavga, ne küfürleşme, ne herhangi bir kişi için slogan, ne elden ele dolaşan listeler, ne havada uçuşan sandalyeler, ne başkanlık divanı itişmesi, dışarıda ne sucuk, ne köfte kokusu, ne davul-zurna, tatsız tuzsuz bir kongre.
Bu adamlar çıldırmış ama, iki dönem sonra yeniden iktidarın en güçlü adayı. Çünkü, kendilerini baştan sona yeniliyorlar.
Partisi olmayan tek davetli: Mustafa Sarıgül
PARTİ lideri değil, herhangi bir partinin üyesi de değil. Sadece bir belediye başkanı. SPD buna rağmen, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü Berlin’deki kongresine davet ediyor.
SPD ile Sarıgül arasındaki aşk nereden ileri geliyor? Sarıgül İstanbul’da uluslararası sosyal demokrasinin unutulmaz liderlerinden Willy Brandt’ın heykelini dikiyor. SHP milletvekili iken, Willy Brandt İstanbul’a geldiğinde, onun katıldığı paneli yönetiyor.
Alman genel seçimlerinde Türk seçmenlerin oylarını SPD’ye çekebilmek için, Almanya’ya geliyor, SPD adına propaganda yapıyor. SPD yönetiminden pek çok kişiyi tanıyor.
Kongrede SPD yöneticileri ile Berlin ve Münih Belediye Başkanları ile görüşüyor. Ciddi siyasal faaliyet yürütüyor. Yanında SPD eski yerel ve Avrupa Parlamentosu milletvekili Ozan Ceyhun var. Ceyhun Sarıgül’e danışmanlık yapıyor.
Sarıgül, iç politikaya dönük sorduğum soruya şu karşılığı veriyor:
“Halkın isteğine kimse karşı çıkamaz. Ben kendim için talepte bulunmuyorum, bizim sosyal demokrat düşüncelerimizin iktidara gelmesini istiyorum. Bunu kim başarabilecekse, görev ona verilsin.”
Kongrede yaptığı görüşmelere ilişkin şu bilgiyi aktarıyor:
“Bana burada soruduklarında sıkılarak cevap veriyorum. 550 milletvekilini üç kişi seçiyor. Hiç olmazsa, sosyal demokrat partide önseçim olmalı. Atama ile milletvekili olmaz. Kadın ve gençlik kolları kongresi ne zaman toplanıyor, diye soruyorlar. Örgütlenmeyi merak ediyorlar. Bizde bunlar ne yazık ki, eksik. Bunları yapacak kadrolara ihtiyaç var.”
Elli ülkeden seksen parti
SPD’nin Berlin’deki kongresine elli ülkeden seksen sosyal demokrat parti katılıyor. Davetliler arasında ülkesine göre, sosyal demokrat olmayan partiler de var. SPD kongrelerinde bugüne kadar en yüksek dış katılım Berlin’de.
Türkiye’den parti olarak CHP, BDP ve AKP davetli. CHP’yi Faruk Loğoğlu ile Ercan Karakaş temsil ediyor. BDP’den üç kişi var. SPD’nin dış ilişkiler sorumlularıyla CHP ve BDP temsilcileri görüşüyor. SPD ve CHP ilişkilerini bundan böyle daha yoğun götürmek ve çalışma guruplarıyla bir araya gelmek üzere anlaşmaya varıyor.
AKP temsilcisinin de adı listede var, ama ben göremedim, belki karşılaşmadık.
Schmidt’den klasik müzik konseri
KONGRE’de verilen ilk önerge, “Helmut Schmidt sigara içebilir” önergesi. Salonda sigara içmek yok. Sadece Schmidt’in içmesine izin veriliyor. Hayır, bu sefer böyle bir önerge yok ama, Schmidt’e fiili sigara izni var.
SPD kongresi Almanya’nın eski Başbakanlarından¸ SPD’nin onursal başkanı Helmut Schmidt’in Almanya ve Avrupa üzerine verdiği konferansla açılıyor.
Schmidt 1918 doğumlu, 93 yaşında. Bir yıldır tekerlekli sandalyede, günde üç paket sigara içiyor. Konuşmasında en küçük mantık hatası yok, sesi gayet gür, hiç titremiyor, hiç teklemiyor. Muhteşem bir konuşma.
O konuşurken, salonun içinde ve dışında toplanan yedi bin kişiden çıt çıkmıyor, parti kongresi değil, sanki klasik müzik konseri. Sadece zaman zaman çılgınca alkışlar. Alkış bitiyor, konser devam ediyor.
Schmidt Avrupa’daki krize geniş yer veriyor. Ülkelerin birbirine yardım etmesine ve AB’nin devamı zorunluğuna dikkat çekiyor. Avrupa’da bir ülke iflas ederse, bundan herkesin zarar edeceğini vurguluyor. “Ben doğduğumda dünyada iki milyar insan vardı, şimdi yedi milyar insan var, insanlık hep dayanışma sonucu ayağa kalktı, şimdi de öyle olmalı” tezini işliyor.
Çin’den Brezilya’ya kadar ve Avrupa’da pek çok ülkeye gönderme yapıyor, Türkiye’den söz etmiyor. “Demokrasi ile yükselen ülkeleri selamlıyorum” dediğinde salon alkıştan inliyor.
Konuşması bitince, herkes ayakta, dakikalarca alkışlıyor. Salonu başıyla selamlıyor, cebinden paketini çıkartıyor ve sigarasını yakıyor. Salon yeniden inliyor.
Dünyada nerede, hele de bir parti kongresinde bu atmosferde bir konferans dinledir, bilmiyorum. Schmidt’in üslubu, konuşmasının içeriği, salonla kurduğu iletişim, insanların ona saygısı, içimde bir sevinç uyanıyor, “iyi ki buradayım, Schmdit’i dinliyorum”.
Paylaş